YUTMİ Rakı Sofrasında
Bizim Çocuk’un yeni kitabı çıktı; “Geçen Sene Doğanlar”. Kitabı okurken çok keyif aldım. Zira bir yazarla yaşanmışlıklarınız varsa ve o yazarı değişik ortamlarda tanıma imkanı bulmuşsanız, bazen kitabın içindeki hikayelerde ve sözcüklerde o yaşanmışlıkların izlerini, hatta kendinizi bile bulabilirsiniz 🙂 Bu da size hem hoş bir ayrıcalık hem de yazarın ne demek istediğini bilme olanağı sağlar. Aksi taktirde, yazıyı söylenenden çok farklı bir algı ile okumanız pek mümkündür. İşte Yutmi’nin rakı sofrası macerası bu kitapla başladı.
Çocuk, kitabı çıktıktan sonra “benim kitabın rakı kadehi ile bir fotoğrafını çeker misin Başak?” dedi. Ben de olur tabii ama biz kurgu çalışmayız, fotoğrafların gerçekçi olması lazım dedim 🙂 -Bu arada büyük laf etmeyeyim çünkü Fazlı’nın açacağı bir atölye var ve ben dört gözle o atölyeyi bekliyorum, bu lafı o atölyede çatır çatır yemek zorunda kalabilirim… 🙂 –
Böylece bir rakı sofrasında buluşmaya karar verdik. Yalnız kitabın ilk öyküsünün ithaf edildiği biri var o da Servet Abimiz. Üstelik öykünün üzerine oluşmuş bir öykü daha var ki o öyküyü de bir tek Servet Abi, Çocuk ve ben biliyoruz 🙂 Hadi dedim Servet Abi’yi de çağıralım bu çilingir sofrasına ne dersin? Böylece üçümüz Elma Blues için bu pazar bir araya gelmeye karar verdik. Bu sabah baş ağrısı ile kalktım. Gördüğüm kötü rüyalardan çok, 2 haftadır kurtulamadığım gribin sinüslerime dolmuş olmasıydı baş ağrımın sebebi. Ama gün önemli gün. Öğleden sonra 3’de Sakarya’da Göksu’da buluşup erken rakı muhabbeti yapacağız. Hem rakı mikropları öldürür 🙂 Buzlu içmem olur biter… Rakı için en sevdiğim saatler bu saatler… Artık akşam içmek biraz yoruyor beni. Hele ki kalabalık ve gürültülü yerlerde… Bu geçici mi kalıcı mı bilmiyorum ama bir kaç yıldır bu böyle…
Bu arada Yutmi’nin ilk meyhaneye gidişi. Benim alkolden keyif aldığımı bilir. Herkesle içmediğimi de bilir. Kararında içmenin güzel olduğunu düşünüyorum. Hayatın, toplumun, insanların, ilişkilerin baskısı az da olsa kalkıyor kişinin üzerinden ve daha kendi gibi (maskelerinden ve sıfatlarından arınmış) olabiliyor insan. Çok yakın olduğum bir dostumla konuşurken bile bazen bir kadeh içkinin beni rahatlattığını bilirim. İşte kararı dediğimiz de tam bu noktada önemli çünkü kararını bilemediğin zaman hoş olmayan durumlar da yaşamak mümkün 🙂 O zaman da nerede ve kiminle olduğun çok önemli… Yani çok içmek değil, keyifle, sohbetle içebilmek önemli. Hem içkinin fazlası da -her şeyde olduğu gibi- zarar. Göbeğe yağ yapaaaar, mideyi bozaaaar, karaciğeri yoraaar, beceremezsen içmeyi doğru düzgün adamı maymun edeeeeeer 🙂
Bazen de tam tersi, rahatlamak için içmek zarar verebilir. Örneğin memleketin halini düşünüp, sorunlardan uzaklaşmak için içmeye kalksan, içki komasından gidersin allah muhafaza… Kaldı ki bu sorunları çözecekse, ben komalık olmaya hatta içkiden ölmeye de hazırım… Gerçi bir arkadaşım biranın biber gazının etkisini azalttığını söylemişti ama ben bilimsel olarak kanıtlanmadıktan sonra böyle şeylere pek inanmıyorum. Hem bir dava uğruna mücadele edilecekse de insanın en ayık, en bilinçli haliyle durması gerektiğini düşünenlerdenim. Tabii bu benim düşüncem…
Bu arada tam bu yazıya başladığım saatlerde intermetteki bir haber dikkatimi çekti; İçkileri kristalize edip mikroskop altında fotoğrafını çekmişler;
http://galeri.sozcu.com.tr/2014/foto/genel/ogrenince-sasiracaksiniz.html?pid=1
bunu arkadaşlarla paylaştım ve Servet Abi’den muhteşem bir yanıt geldi, onu da burada paylaşmak istiyorum;
“Gerçek ise, içimizde binlerce tuvalden oluşan bir resim sergisi olmalı, ne güzel…” Tabii Yutmi bunu görünce çıldırdı. Zor ikna ettim meyhanede böyle görüntüler olmaz diye 🙂
Keçilerim yine sağa sola dağılmaya başlamadan toparlayıp konuya dönsem iyi olacak… Bu arada Yutmoğraf’da “Aklımın Keçileri” diye bir bölüm açtık haberiniz olsun. “Sayfalar”ın altında… 🙂
Böylece Yutmi’ye biraz meyhane kültüründen bahsetmiş oldum. Artık buluşma için hazırlansak iyi olur…
* * *
Buluşma nasıl mı geçti ? 🙂 Her şeyi de anlatmak doğru mu bilmiyorum. Üç arkadaşın zaman zaman güldüren zaman zaman gözleri dolduran keyifli sohbeti işte… Ben en iyisi mi Elma Blues’dan bir bölüm okuyayım size… 🙂
…
III. Elma, Kendisi
“Abi elmaya sardım bu aralar. Ezgi’nin Elma şarkısı, işte Nazım’ın meşhur Tahir’le Zühre Meselesi şiiri, ne varsa topluyorum.”
Gülümsedi Servet, gözlerinde denizin öte yakasından kuşlar. Şu Ege, efendi deniz hakikaten. Gözlerden bile belli. Sonra konuştu. Zeytinyağı gibi akıyor sözcükler, zeytin yaprağı gibi yumuşacık. Ağlamaya başladı bizim Ozan. “Ağlama topraam!” dedi gözlerinde kuşlar olan. “Bak şu elmaya, elmayla ilgili şeyler toplayacağına elmanın kendisine baksana.”
Bizim Ozan, koyvermişti iyice. “İyi de topraaam, kurt var onda kurt!” Servet, altın haberi almış çokuluslu şirket gibi dikti kulakları, kaşlar kalktı (tabi, siyasi-toplumsal göndermesiz öykü mü olur sevgili okuyucu). “Hani, nerde!?” deyip aldı yarısı kesilmiş elmayı. Kurt, zavallım, ölmek üzereydi. ”Yürü” dedi, “çabuk!” Apartmanın arka bahçesine geçtiler. Elmayı eliyle böldü Servet, kurt yavaşça süzüldü, toprağa karıştı. Kalan elmayı tokuşturup yediler.
Yağmur başlamaz mı birden (herşey bizim elimizde, neden başlamasın), sanki dünya ak pak oldu.
Hikayenin tamamını merak edenlere;
http://parsomen13.blogspot.com.tr/2013/03/elma-blues.html?q=elma+blues
09 Şubat 2014 Pazar, 22:18 at 22:18
önce afiyet olsun dostlara – ki ben kıskanırım- :)))))),,, sonra da hayırlısı olsun çocuk’un kitabı….yolu açık olsun,,,
10 Şubat 2014 Pazartesi, 00:35 at 00:35
çocuk teşekkür eder 🙂
10 Şubat 2014 Pazartesi, 09:49 at 09:49
Coğrafya, edebiyat, fotoğraf derken gurme esintisi geldi hafiften :)) hadi hayirlisi :))
10 Şubat 2014 Pazartesi, 10:15 at 10:15
Sevgili Başak, sevgili Onur sayenizde şahane bir gün oldu benim için.
İyi ki varsınız; daha güzel, daha çoğul buluşmalara vesile olsun…
Teşekkürler.
10 Şubat 2014 Pazartesi, 10:56 at 10:56
Hayatı güzelleştirenlere selam olsun…
10 Şubat 2014 Pazartesi, 14:45 at 14:45
Yine mi güzeliz yine mi demek geldi içimden. Dedim 🙂
10 Şubat 2014 Pazartesi, 17:11 at 17:11
e diyelim o zaman 🙂
https://www.youtube.com/watch?v=moznGvIEjXY
04 Mart 2014 Salı, 10:03 at 10:03
çok güzel başakcık. harikasın…
11 Aralık 2017 Pazartesi, 19:54 at 19:54
Çok begendim bu yazıyı teşekürler