Yutmi

Yutmi dalgıç olacak mı?

Yutmoğraf. Namı diğer Yutmi :)Başak’la günler eğlenceli geçiyordu. Beni Ankara’nın en güzel yerlerine götürüyordu. Yalnızca Ankara mı? Hem Türkiye’yi hem de dünyayı gezmeye başlamıştık birlikte. Öyle mutluydum ki… Karnım çok güzel doyuyordu. Bazen öyle çok şey yutuyordum ki mide fesadı geçirirsem diye korkuyordum. Ama Başak bana yedek mideler (fotoğraf makinesi kartı) almış, midem doldukça bir yenisi ile değiştiriyordu.

Birbirimizi tanımaya, anlamaya çalışıyorduk. Başak bana göre daha şanslıydı çünkü beni anlatan bir kitapçığım vardı. Bense Başak’ı birlikte gezdikçe, fotoğraf çektikçe tanıyordum. Bana karşı çok özenliydi. Beni tozdan ve yağmurdan korur, her gezi sonrası merceğimi temizler, pilimi şarja takardı. Mercek çok önemli çünkü o benim gözüm. Başak’la iyi anlaşmamızın bir diğer nedeniyse Başak’ın baktığı yerleri beğeniyor olamam. Üstelik bir çok fotoğraf çekenin yaptığı gibi otomatik çekim de yapmıyordu. Beni ışığa ve yutacağım şeyin mesafesine göre ayarlıyordu. Böyle olunca yuttuğum fotoğraf karesindeki renkler daha lezzetli, görüntüler daha keyifli oluyordu. Başak bir şey görüyor, sonra bana gösteriyor “Bak Yutmi bu nasıl, yutmak ister misin?” diyordu. Birlikte o gördüğü şeye doğru bakıyorduk. Bu bazen bir manzara, bazen bir insan, bazen sualtında bir balık veya başka bir nesne olabiliyordu. Ben de beğenirsem, Başak nefesini tutuyor, ışık ve mesafe ayarlarımı yapıyor ve görüntüyü yutmam için parmağıyla deklanşöre basıyordu. İşte o sihirli an ! Deklanşör, benim görüntüyü yutmamı sağlayan düğmem. Yuttuğum şeye fotoğraf deniyor. Ve ben yutma işine bayılıyorum !  🙂  Çünkü o gördüğümüz güzel şey ben yuttuktan sonra ölümsüzleşiyordu. Üstelik böylece o anı, o görüntüyü başkalarıyla da paylaşabiliyorduk.

Ona Başak Hoca dememi istemedi. Bunun için ona Başak diyordum. Sanırım böylesi daha çok hoşuna gidiyordu. Oysa çekik gözlü adam  ona hocam diyordu. Başak bir dalış öğretmeniydi ve beni de daldıracağını biliyordum çünkü benimle birlikte “housing” (benim Housingdalış ekipmanımın adı ve havzing diye okunuyor) de gelmişti. ( Neyse ki o şimdilik dolapta duruyor 🙂 ). Galiba sualtına inmekten biraz korkuyordum ama bunu Başak bilmiyordu. Daha doğrusu o housing kutusuna girme fikri hiç hoşuma gitmiyordu. Bunu ona söylemedim, çünkü söylersem benimle arkadaşlık etmekten vazgeçer diye korkuyordum.

Bir süre sonra Başak bana “Yutmoğraf” demeye başladı. Anlamı yutan makine demekmiş. Başkaları benim gibilere fotoğraf makinesi diyor. İnsanları, zamanı, renkleri ve görüntüleri yuttuğum için adımı Yutmoğraf koymuş. Bir de benim için “Başak’ın Yutmoğraf’ı adında bir blog yaptı. Birlikte gezdiğimiz yerleri O anlatıyor, ben de yuttuklarımla süslüyorum. Yutmi mi? Başak’ın Kızıldeniz’de tanıştığımız arkadaşı Güliz, bana Yutmi demeye başlayınca adım kısaca Yutmi oluverdi.

Başak bana hadi senin maceralarını yazalım deyince çok heyecanlandım. “Gerçekten mi? Benim maceralarımı mı yazacağız?” dediğimde Başak “Evet. Neden olmasın. Gidip gördüğün onca yer var. Yuttukların dosyalara sığmaz oldu. Bunları başkalarıyla da paylaşmak istemez misin?” dedi. “Peki nasıl yapacağız?” dedim. “Birlikte yapacağız. Bazen sen bazen ben anlatacağım yaşadıklarımızı. Ne dersin?” diye sordu. “Tamam anlaştık. Deneyelim o zaman.” dedim.

İlk bölümde Başak’la buluşmamı anlattım. İkinci bölümde de sualtına dalmaya nasıl karar verdiğimi anlatalım istedim. Hadi sen başla dedim Başak’a. Başak da başladı anlatmaya…

* * *

Yutmi benimle bir kaç dalışa geldi. Ama tekneden ayrılmaya pek niyeti yoktu. Sualtını merak ettiğini çok iyi biliyordum. Kayıp balık Nemo’yu hayranlıkla izlemişti. Üstelik sualtı belgesellerine de meraklıydı. Yine de housingin içine girmek pek işine gelmiyordu. Sanırım housingin içine su kaçar ve boğulursa diye korkuyordu. Aslında onu anlayabiliyordum çünkü ben de dalış hayatına öyle hemencecik başlamamıştım. Yutmi’ninkine geçmeden önce size biraz kendimin nasıl dalışa başladığını anlatayım ister misiniz?

İki yıl boyunca dalış gruplarıyla dalış gezilerine gitmiş ama onlar dalarken ben teknede müzik dinlemeyi, denizde yüzmeyi, sudan çıkan dalgıçlara yardım etmeyi tercih etmiştim. Dalgıçların kullandıkları ekipmanlar hem gözüme karmaşık görünüyor hem de sualtında rahat hareket etmemi engeller diye düşünüyordum.

BUBBLE İlk başlarda iyiydim. Dalgıç olmadığım için kimse benimle ilgilenmiyor, benimle pek konuşan olmuyordu. Herkes sualtında gördüklerini anlatıyordu birbirine. Böylece ben de kendi kendime müziğimi dinleyebiliyor, onlar daldığı zaman sualtında çıkardıkları hava kabarcıkları (bu kabarcıklara bubble diyorlar) ile oynayabiliyordum. Serbest dalış (yani dalış tüpü kullanmadan, yalnızca kendi nefenizle yaptığınız dalışlara serbest dalış deniyor) yapabildiğim için hava kabardıklarının içine doğru daldığım anlar benim için en keyifli anlar oluyordu. Daha sonra dalgıçlar suyun derinliklerinde görünmez oluyorlar, ben de uzun yüzüşler yapıyordum. Ancak bu iki sene boyunca dalışlarda bir çok arkadaş edinmiştim. Ve bu nedenle de üzerimdeki baskılar artmaya başlamıştı. Hepsi de bana neden dalmadığımı soruyordu. Ben de her seferinde onlara böyle ne kadar mutlu olduğumu anlatmaya çalışıyordum. Ama bir gün aynı soruyu ben kendime sordum ve sonra da “Acaba korkuyor olabilir misin Başak?” dedim. Bunu anlamanın tek yolu vardı, deneyip görmek. Çünkü insan bilmediği şeyden korkar. Dalış da benim teknik olarak bilmediğim bir konuydu.

dalış malzemeleriBöylece dalmaya karar verdim. Tabii bu iş o kadar da kolay değildi. Önce eğitim almam gerekiyordu. Sualtı başka bir dünyaydı ve sualtının kuralları vardı. Güvenli dalışlar yapabilmem için bunları öğrenmem gerekiyordu. Ayrıca sualtına inerken özel giysiler giyip, özel ekipmanlar kullanmamız gerekiyordu. Çünkü sualtında karada nefes aldığımız gibi nefes alamayız, karada yürüdüğümüz gibi yürüyemez, maske olmadan göremeyiz. Üstelik su altında anlaşmak da öyle kolay değil. Konuşamıyorsunuz ki. Özel el işaretleri var, bu işaretlerle anlaşıyorsun. Böylece sualatı ekipmanlarını kullanabilmek ve sualtının kurallarını öğrenmek için dalış kurslarına başladım.

Oguzhan ve BaşakTüplü dalıştaki önemli kurallardan biri tek başına dalış yapmamaktı. Artık serbest dalıştaki gibi kendi başıma hareket edemeyecektim. İlk badim (dalgıçlar dalış eşine badi diyorlar) lise arkadaşım, aynı zamanda benim dalış dünyası ile tanışamama neden olan Oguzhan’dı. Birlikte çok dalış yaptık. Ona, beni bu güzel dünya ile tanıştırdığı için teşekkür ederim.

Dalış yapmaya başladıktan sonra da o dünyanın büyüsünden kurtulamadım. Dalmak bambaşka bir şeydi. Öyle belgesellerde izlemek gibi değil… Sanki bir başka dünyaya gitmiş gibi oluyordu insan.

Bu nasıl  nemo&nemo (Fotoğraf: Oguzhan Kifçi)  sualtı (Fotoğraf: Oguzhan Kifçi)

Bu güzellikleri Yutmi’nin de görmesini öyle çok istiyordum ki. Tüm dalışlara yanımda götürüyordum. Gezi öncesi housingin içine giriyor, benden fotoğraf çekmemi istiyordu. Tabii evin içindeyken :))) Onu housingin su geçirmediğine nasıl ikna edeAyçabilirdim? Yağmurlu bir sonbahar ayında aklıma housingi de alıp treking (doğa yürüyüşü)’e gitmek geldi. Nasılsa burası deniz gibi değil. Yağan yağmurda da boğulacak hali yok ya Yutmi’nin. “Hadi” dedim “gel seninle bu hafta sonu doğa yürüyüşüne gidelim. Hava da yağmurlu. Housingi de alalım yanımıza. Orada dene bakalım housing su alıyor mu almıyor mu diye. Hem alsa bile o kadarcık su sana zarar vermez ne dersin?”. Önerim aklına yatmıştı. Hemen kabul etti. O hafta sonu planımızı gerçekleştirdik ve Yutmi housingin onu koruduğuna ikna oldu. Olan eski dostum Ayça’ya oldu, Yutmi bu gezide onu yuttu 🙂

Bu başarılı deneyim ikimizi de mutlu etmişti. Yine de o kendini hazır hissetmeden dalmayacaktık. Bunun için birbirimize söz vermiştik. O şimdilik dalış yapan diğer fotoğraf makinelerini seyrediyordu. Makine sahiplerinin onları housinglerine yerleştirmesini, sudan çıktıktan sonra nasıl housingden geri çıkardıklarına ve yuttukları fotoğraflara bakıyordu.

Ve bir Demre dalışında beklenen oldu ve Yutmoğraf’ım dalmak istediğini söyledi…

“Yutmi dalgıç olacak mı?” için 10 Yorum

  1. Kıvanç malatyalıoğlu Diyor ki:

    Ben bu .Hikayen’in .Devamını bekliyorum Başak Teyze.Tamam’mı? Not:Çok güzel olmuş

  2. basak Diyor ki:

    Taman Kıvanç’cım anlaştık. Yazar yazmaz sana göndereceğim. Ayrıca bize (Yutmi’ye ve bana) düşünceni yazdığın için teşekkür ederiz. Beğendiğine çok sevindik 🙂

  3. Selcuk Yellowrose Diyor ki:

    Bence çok güzel olmuş BAŞAK HOCA. Üçüncü Yutmi macrasını sabırsızlıkla bekliyorum. Ama bir dahaki yazıda çektik gözlü adamın büyük kızını da yazmayı unutma. DİLARA

  4. basak Diyor ki:

    Dilara’cım ne güzel seni Yutmoğraf’da görmek :))

    Özellikle Yutmi bu işe çok sevindi. Beğendiğine de ayrıca sevindik 🙂 Çok teşekkür ederiz. Çekik gözlü adamın kızı ilk bölümde var ya :))) Ama bakalım ilerleyen bölümlerde de karşılaşacaklar mı?

  5. Selcuk Diyor ki:

    kısmet BAŞAK HOCAM. belki bu hafta dışında her zaman

  6. nesrin Diyor ki:

    ayyy kendi ilk dalışım geldi aklıma. ne heyecendı ama…
    bakalım yutminin ilk dalışı nasıl geçmiş :))

  7. Zafer Diyor ki:

    Sanırım Yutmi’nin maceraları tutku olacak! 🙂

  8. Zehra Diyor ki:

    1 haftalık bir Güneydoğu Anadolu gezisinden dönüşte Başak ve Yutmi’yi bulmak ne güzel! Hikayeyi en başından okumak da ! … Maceralarınızı sabırsızlıkla bekliyoruz. Yutmi’nin, yeni dönmüş olduğum yerlere de gidip görmesini dilerim; çünkü çoook doyurucu çekimler yapacağından eminim 😉

  9. Defne Ataman Süral Diyor ki:

    O halde Başak’la Yutmi’nin Maceralarını izlemeye ve doyurucu çekimlere devam..;)

  10. yasemin Diyor ki:

    Bayıldım hem yazıya hem Yutmi’ye 🙂

Yorum Yazın