Uzunca Bir Aradan Sonra Yine Kaş
Uzun zamandır hafta sonu dalışlarına katılamıyordum. Belki de bir sene olmuştur… Bunca aradan sonra yine otobüse doluşup, sohbet muhabbet Kaş yollarında olmak hoştu… Sonra sabah oda telaşı, Maki Otel’in bahçesinden toplanmış taze yeşil biber, semiz otu ve köy peynirinin zenginleştirdiği sabah kahvaltısı, teknede ekipman hazırlığı…
İlk dalış Kovanlı’ya yapıldı. Ekipte Alü’cüm, Anna ve Yusuf Abi vardı. Bir çeşit kafa dalışı anlayacağınız. Sualtında birşeycikler yoktu. Ama olsun, orada olmak bile iyi geliyor insana. İkinci dalış Kanyon’a… Kanyon, benim Kaş’da en sevdiğim dalış bölgesi, balık olsa da olur olmasa da… Nitekim pek bir şey görmedik ama o insanı içine çeken laciverdin tonları yetiyor zaten adama başka bir şeye gerek yok…
Yutmoğraf’ım? Tabii onu merak edenler var aranızda değil mi? O bir meşhur olmuş ki sormayın. Daha ilk defa tanıştığım insanlardan “Siz Yutmoraf’ın Başak’ı mısınız?” diye soranlar oldu. Hoşuma gitmedi desem yalan olur. Yutmoğraf’ı ilk gün iki dalış arasında suya indirdim. İlk seferin heyecanıyla ancak bunları çekebildi. Daha suya alışamadığı belli ama bu paketi açıldıktan sonraki ilk dalış… Olacak artık o kadar…
Bu arada tekne üstünde yutulan allı güllü basmalı iki balık adamı da unutmamak gerek.
Bu dalışta 3 paketimiz bir de aramıza yeni katılan Güneş’imiz vardı. Paketlerimiz Meryem, Pınar ve Zuhal’i tebrik ediyor, Güneş’e de aramıza hoş geldin diyoruz.
İlk Günün sonunda Noel Baba’da içilen soğuk biralara, bıdıklar da dondurmalarıyla eşlik ettiler.
Yutmoğraf’ı 2.gün tekneye getirmediğim için kaçırdığı çok şey oldu. Üzülmesin diye ona olanları anlatmadım. Sizden ricam, siz de onu gördüğünüzde 2.güncünden bahsetmeyin olur mu? 2.Gün neler mi oldu?
İkinci günün ilk dalışında Yusuf Abi’nin yerini Selçuk Sarıgül aldı. Üç kayaların oradaki sahil güvenlik teknesi batığına gittik. Batığın üzerindeki küçük pisi balıkları ile uzunca bir süre oynaştık.
İki dalış arasında Boğaç, Küçük ve Büyük Derin ile Dilara’ya discovery dalışı yaptırdı. Üçü de çok başarılıydılar, böylece onlar da sualtı ile tanıştılar, ilk dalışlarını yaptılar, artık yaşı bekliyorlar.
Son dalışı ise fenerin oradaki uçak batığına yaptık. Ve uçaktan sonra görmediğimiz su altı canlısı kalmadı neredeyse. Önce küçük bir vatoz önümüzde süzülüp durdu. Daha sonra baraküda, sonra bir triger fish, sonra bir baraküda sürüsü derken karşımıza bir deniz kaplumbağası çıkmaz mı? Çapı neredeyse 1,5mt vardı. Uzunca bir süre bizimle birlikte yüzdü aramızdan geçti. Daha sonra yükselip yüzeye çıktı. Lokman bu anları videoya almayı başardı. Sanırım bizimle de paylaşır. Dönüşte de bir küçük orfoz ve akya çıktı karşımıza. Güneş, tüm bu olanları maskesinin camına neredeyse sıfır yapışmış, Japon olmuş gözleri ile izledi (Güneş’cim mesaj alındı sanırım, lütfen o maskeni değiştir, o güzel gözlerine yazık). Şimdi anlıyor musunuz neden yutmoğrafa söylemeyin dediğimi…
Ve yine bir dalışın sonu, sıcağın altında otele varış, hızlıca ve kan-ter içinde alınan duşlar, serinlemek için içilen soğuk biralar, Migros’dan alışveriş, Çavdır’da yenen kuşbaşılı karışıklar…
Yaşamın bir grup insana armağan ettiği iki güzel gün geçirdik… Hayat her zaman bu kadar bonkör olmayabiliyor, onun için böyle güzel geçen günlerin değerini bilmek gerek…
12 Temmuz 2011 Salı, 15:45 at 15:45
Önüzdeki dalışlara güllü dallı dalış kıyafeti ile gelmeyi planlıyorum. 🙂 tişört zayıf kaldı 🙂
12 Temmuz 2011 Salı, 15:59 at 15:59
Başakcım şamandıralar nefis 🙂
Başka kaynaklardan duymuş da olsam
inanmak için 2.gün gördüklerinizin fotoğrafı gerek 🙂
Küçücük makineyi yanına almaz mı insan?
Sevgiler
12 Temmuz 2011 Salı, 16:11 at 16:11
Müdürüm seni Yutmoğrafta görmek ne güzel 🙂
Şamandıraları beğendiğine sevindim.
2. Gün için başka kaynaklara da bana da inan.
Ama eminin lokman da çektiklerini paylaşacaktır.
Kücük makineyi alsam da, Reyhan olayından sonra ekip indirirken makine almayacağıma söz vermiştim kendi kendime 🙂
Ne yapalım, kısmet… Belki yurt dışı dalışlarına…
12 Temmuz 2011 Salı, 23:53 at 23:53
ben ne zaman dalabileceğim acaba? Dalabilirsem bu güzellikleri yaşabilecek miyim acaba?? İçim çekti o “lacivert tonlarını”…
13 Temmuz 2011 Çarşamba, 09:58 at 09:58
son paragrafına yürekten katılıyorum başakcım. bende pazar günü yaşadığım güzel geziden sonra aynen böyle düşünmüştüm, hislerime tercüman olmuşsun 🙂 inşallah sağlığımız, dostlarımız ve kazancımız herzaman iyi olurda böyle güzel anları herzaman yaşarız.
13 Temmuz 2011 Çarşamba, 11:07 at 11:07
Merhaba. Haziran sonu Temmuz başı Kaş’taydım. Büyük Çakıl Plajındaki kafe-restoranlardan birini işleten hanım, kızına “Fidel” adını koymuş. “Ne demek Fidel” diye sordum. “Latince’de bağlılık, sadakat demek” dedi. “Nereden aklına geldi” dedim, “Fidel Castro’dan” dedi. Kaş ve Küba arasında da böyle bir bağ var. Ne güzel değil mi ? =)
13 Temmuz 2011 Çarşamba, 11:10 at 11:10
Pek güzel 🙂
13 Temmuz 2011 Çarşamba, 20:27 at 20:27
ben de haftanın paketlerinden biri olarak size teşekkür etmek isterim Başak hanım. Sizi tanımak , su altında yutmoğraf tarafından yutulmak,otobüste buzzzlanmak çok ama çok keyifliydi..Bize armağan olduğu da doğru bu güzel anların ama bence biraz da hayattan çaldığımız ve yaratmaya çalıştığımız kaçamaklardan biri oldu ve çok da iyi oldu. Tüm ekibe sesleniyorum; Sizinle olmak çok güzeldi..tekrar bir mavilikte görüşmek üzere.
15 Temmuz 2011 Cuma, 12:30 at 12:30
harika, ilk defa yorumlarını okuyorum. boğaç hoca hatırlattı. hafta içi iş zamanında inan bu tür şeylere bakamıyorum.. ammmmaa haftasonu gelmeye yakın mutasyona uğrayıp başka bir şey oluyorum 🙂 (boğaç hoca hemen bu lafıma bir şeyler kondurur…! 🙂 )
ne yazıkki senin ekibinde olmadığım için (taze tek yıldızlı olmamdan dolayı (8dalış) ) bu yorumlarında yokum.. merakla takip edeceğim.
bulunduğunuz yerde sevgiyle kalın.
SVSTYT.