Unutulmuş şiir…
Rüyanın payını rüyaya verecek kadar cesaretiniz var mı?
Şimdi memlekette saat 8.30, burada gece yarası. Nedendir bilinmez uykum kaçtı, oturdum bilgisayarın başına.
Şu an gezdiğimiz yerlerle ilgili bir şey yazmak istemiyorum. Gürcan, Guatemala’nın renklerinin olduğu fotoğrafların altına “Muhteşem bir canlılık fışkırıyor. Bu enerji insanı yorar. Dinlenmeyi de ihmal etmeyin.” diye yazmış. Sanırım haklıydı. Yaklaşık 17 gündür öyle çok şey gördük ve yaşadık ki… Üstelik zamanımızın büyük bir kısmı yolda geçmesine rağmen… Ben artık evimi özledim. Her bulduğum fırsatta internete giriyorum dostu arkadaşı buralarda da olsa görmek için…
Bugün hem burada hem memlekette pazar… Bugün pazar, bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar. Bu şiiri ilk okuduğum günden beri ne zaman bugün pazar desem, devamında Nazım’ın dizeleri dökülüverir dilimden;
bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.
ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün
bu kadar benden uzak
bu kadar mavi
bu kadar geniş olduğuna şaşarak
kımıldamadan durdum.
sonra saygıyla toprağa oturdum,
dayadım sırtımı duvara.
bu anda ne düşmek dalgalara,
bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.
toprak, güneş ve ben…
bahtiyarım…
Posta kutumun başana geçtim kimden ne gelmiş diye; bizim perşembe grubundan bir arkadaş Nazım’ın unutulmuş şiirini göndermiş, Servet Abi de güzel bir tango…
Nazım’ın şiirinin tamamını yazının devamında göndereceğim ancak son mısralar takıldı kaldı aklıma, uykumu çaldı sözcükler; “rüyanın payını rüyaya verecek kadar cesaretim var.”.
Ve sordum kendime; “senin de rüyanın payını rüyaya verecek cesaretin var mı Başak?” diye. Sanırım yanıtını bildiğim bu soru beni uyutmayacak 🙂 Ne cevap verdiğimi merak edebilirsiniz fakat benimkisi biraz uzun hikaye…
Pekiya sizin? Sizin de rüyanın payını rüyaya verecek cesaretiniz var mı?
Merak edenlere şiirin tamamını ve nasıl bulunduğu ile ilgili biraz bilgi gönderiyorum;
Sana fevkalâde mühim
bir fikir söyliyeyim:
Yerine göre değişiyor insanın huyu.
Ben burada dehşetli seviyorum
Kapımın sürgüsünü açıp
duvarlarımı yıkan uykuyu.
Sanki bir dost elinin itişiyle
-hani o beylik benzetişiyle-
girer gibi rahat
ılık bir suya
bırakıyorum kendimi uykuya.
Rüyalarım mükemmel:
Hep dışardayım.
Kâinat güneşli, kâinat güzel.
Rüyalarımda daha bir kerre bile hapis olmadım,
bir kerre bile dağdan?
yuvarlanmadım uçuruma.
“Uyanışların korkunç oluyor ama”
diyeceksin.
Hayır, karıcığım,
rüyanın payını rüyaya verecek kadar
cesaretim var.
Unutulmuş şiirin öyküsü
Hakan Aksay’ın yazısında yer alan bilgilere göre, Melih Güneş, Nâzım Hikmet’in 1921-1961 yılları arasını kapsayan şiirlerinden seçerek oluşturduğu, 1961 yılında Rusça yayımlanmış kitabını incelerken Türkçe son baskılarda göremediği “Bir Cezaevinde, Tecritteki Adamın Mektupları” bölümündeki bir şiirinin, Ekber Babayev’in hazırladığı Sofya baskılarında olduğunu fark ediyor. Şairin kendi seçtiği şiirlerinden oluşan Rusça kitapta, Senin Adını Kol Saatımın Kayışına Tırnağımla Kazıdım ile Bugün Pazar şiirlerinin arasında yer verdiği 1938 tarihli şiir, Aydın Aydemir’in yazdığı 1970 yılında basılan Nâzım kitabında da bulunuyor. Şiir Nâzım Hikmet’in sağlığında basılan, iki ciltlik İtalyanca çevirilerin Poesie cildinde ve SSCB’de Rusça basılan Şiirler ve Uzun Şiirler kitabında da yer alıyor. Türkiye ’de önce 1946 yılında, Orhan Burian’ın Kurtuluştan Sonrakiler adlı kitabında ve kitabın yeni baskısında da görülüyor. Daha sonra şairin toplu eserlerinde kendine yer bulamayan bu şiir, uzun yıllar sonra şimdi hayat buluyor.
27 Ekim 2013 Pazar, 11:37 at 11:37
Bugün pazar ve biz seni özledik Başakcım…
27 Ekim 2013 Pazar, 11:47 at 11:47
hep memleketinde kalmak zorunda olup “uzak”ı özleyenlerden selam ve sevgiler Başak 🙂
27 Ekim 2013 Pazar, 12:32 at 12:32
“özlemek, yarını bugünden ekmektir..”
öyle demiş biri…
27 Ekim 2013 Pazar, 15:45 at 15:45
Şeker Başak, yaklaşıyor artık
27 Ekim 2013 Pazar, 16:37 at 16:37
Başakcım sesini duymak güzel, öpüyorum
27 Ekim 2013 Pazar, 17:56 at 17:56
Üzerinden 5 yazı geçmedikçe hala doğum günü tebrik edilebilir değil mi Başakcım 🙂 Bayramda yazdığım doğum günü mesajım kaybolmuş herhalde, Yutmoğraf’ta görünmüyor. Üçünüz de iyi ki varsınız!
28 Ekim 2013 Pazartesi, 09:57 at 09:57
çok güzel bir macera yaşadın Başak; gezinin diğer kısımlarını da merakla bekliyoruz, sevgiler :))
28 Ekim 2013 Pazartesi, 13:23 at 13:23
Çok etkilendim bu şiirden, dağıldım… Kaç kere daha okuyacağım bakalım… Sağol Başakcığım, gelince kucaklayacağım seni kocaman…
28 Ekim 2013 Pazartesi, 23:58 at 23:58
Sevgili Başak,
Her şey için teşekkür ederim. Tüm yazdıklarını toplayıp ‘gezi anılarım ve şiirlerim’ başlıklı yayınlamanı bir kez daha öneriyorum. Yoksa gerçekten yazık olacak. Latin Amerika’yı senden yeniden okumak istiyorum. Sevgi ile hoşçakal.
29 Ekim 2013 Salı, 16:26 at 16:26
Şafak Amasya