Yutmi

Genco Erkal

Mart 11 2011

Ben bir Genco Erkal hayranıyım. Oyunculuğuna demeye dilim varmıyor çünkü öyle bir sahnesi var ki Genco Erkal’ın, O, onu adeta yaşıyor. Her oyununda hissettiğim bu olmuştur. “Yalınayak Sokrat”‘da Sokratesi izledim sahnede, “Galileo”‘da Galilei’yi, “Bir Deli’nin Hatıra Defteri”nde o sürekli aşağılanıp alay edilen sıradan devlet memurunu… Sonra Simyacı’da, At filminde, sonra İnsanlarım aldı oyunda, Sivas’da ve bu akşam Kerem Gibi’de… Hepsi birbirinden güzel ve etkileyici bu oyunların içinde bir “Kerem Gibi” var ki Genco Erkal’ın Nazım Hikmet’i mezarından çıkartıp, bizimle buluşturduğu bir oyun. Kaç şaire nasip olur bu? Bu soruyu sorar sormaz bir çırpıda aklıma geliveren “Bir Garip Orhan Veli” ile Müşfik Kenter’i atlayıp geçemeyeceğim. Ve tabii yine Genco’nun “Ben, Bertolt Bercht”i ve “Can”ı.

Genco Erkal 72 yaşında. Benim ona hayranlığım da onunla beraber büyüyor. Tutarlı saygın çizgisine, sesine, yüzündeki çizgilerin anlamına olan hayranlığım onun yaşı arttıkça artıyor. Sanki sahneye aktaracağı karakterlerin, okuduğu şiirin ruhunu içine çekiyor Genco Erkal. İliklerine kadar içine çekiyor ve Sayfanın devamını oku »

Kar

Mart 09 2011

Ankara’ya kar yağdı. Hem de öyle bir yağdı ki, aldı bizi çocukluğumuza kadar götürdü. Sokaklar, parklar, içimizden çıkan çocuklarla doldu taştı.

Sayfanın devamını oku »

EĞRİ DERE VE ÇİÇEKLERİN LANETİ

Mart 06 2011

Bu yazıdaki fotoğraflar gerçek, anlatılanlar hayal ürünüdür.

6 Mart pazar. Aracımız bir köyün içinde durdu. Puslu, gri esrarengiz bir hava vardı. Yaklaşık otuz kişiydik. Herkes yürüyüş için son hazırlıklarını tamamladığında yola koyulduk. Köyün içinden geçerken garip bir şeyler hissettim. Ortalıkta kimsecikler yoktu. Bir tek köpekler delicesine havlıyordu. Sanki bizi olacaklara karşı uyarmaya çalışıyorlardı. Köyden uzaklaştıkça tırmandığımız tepe de dikleşiyordu. Bir ara neredeyse 85 dereceyi buldu.

Gruptan ayrılmıştım. Çiğdemleri bir an önce görmek istiyordum. Bu kış vakti yürüyüşe gelmemin tek nedeni vardı o da “çiğdem tarlası” görmek. Köyde yağan yağmur, tepelere çıktıkça kara dönmüştü. Hatta bir süre sonra korkunç bir kar fırtınası başladı. Bunun üzerine bir de sis inmez mi? Önümü güçlükle görebiliyor, ama tırmanmaya devam ediyordum. Sayfanın devamını oku »

İoanna Kuçuradi / “Duvarın hiç olmaması gerekirdi”

Şubat 26 2011

Ancak dar bir duvar var aramızda,

rastgele o da. Bir çağrı gelse

senin ya da benim ağzımdan,

yıkılıverir

gürültüsüz patırtısız.

Resimlerinden kurulmuştur senin”

Oturduğu kürsüden arada bir kalkarak arkasındaki beyaz tahtaya karaladığı şekiller üzerinde yazanı gösteriyordu. İşte bu. İde…

Sade bir dili vardı. Yalın, kolaylıkla anlaşılabilir. Dinleyenlerin anlayabilmesi için her bir sözcüğü özenle seçtiği belliydi. Yaşadığı o muazzam heyecanı, felsefede keşfediklerini bizimle paylaşmak istediği her halinden anlaşılıyordu. Ses tonu, vurguları ve beden diliyle sakin, hakim ve yumuşak bir görüntüsü vardı. Yüzüne yakışan gözlüklerinin arkasından mavi mavi bakan gözleri, ortadan ikiye ayrılmış uzun kakülleri, arkasında topladığı beyaz saçları, el örgüsü mavi ceketiyle, onca başarıya imza atmış 74 yaşındaki bu kadın, bir Profesör Doktor’dan ziyade masal kitaplarından fırlamış bir büyükanneye benziyordu. Yüreği o kadar açık ve büyüktü ki konuşma öncesi sunucunun saydığı unvanları ve ödülleri, kürsüdeki mütevazi duruşuyla ezip geçiyordu. Konuşmasında ve hareketlerindeki çocuksu doğallık insanı şaşkına çeviriyordu. Sayfanın devamını oku »

Çatısız Ev :)

Şubat 26 2011