Yutmi

Macahel

Ağustos 25 2014

Fotoğraf: Sacit Uluırmak

Saat 7’ye kadar geride bıraktığım günün notlarını bilgisayara geçirdikten sonra dışarı çıkıyorum. Yağmur dinmiş. Buna seviniyorum.

Gerçekten Karadeniz’e geldiğimiz günden beri balıklı gölde geçen bir kaç saatten başka hiç yağmura yakalanmadık bu büyük şans. Yutmi ile otelin karşısındaki yokuşu tırmanıp bir kaç ahşap evi fotoğraflıyoruz.

Geri dönerken Saniye’ye rastlıyorum. Saniye’nin Macahel’e 6. gelişi. Buraları avucunun içi gibi biliyor. Beni önce dere kenarındaki değirmene sonra da Macahel Camii’ne götürüyor. Değirmende mısır öğütülüyor. Cami ise bildiğimiz camilere hiç mi hiç benzemiyor. Yutmi bu bölgedeki camilere bayılıyor. Neden mi? Bakın bakalım neden? Hazır Cami fotoğraflarına başlamışken Maral camisini de birlikte sunalım.

Şimdi bu yazının en özel bölümüne geldiniz. Yıllar önce çok sevdiğim bir arkadaş grubum buralara gelmişti. Ben özel bir nedenden o geziye katılamamıştım. Grubun içinde çok güzel fotoğraflar çeken bir arkadaşım vardı; Sacit. Onun fotoğraflarına bakarken aklımda iz bırakan bir fotoğraf vardı ki onu yazının başında siz de gördünüz. Maral caminin balık gözü ile çekilmiş fotoğrafı. NEFİS !  Şimdi size iki caminin fotoğraflarını göstereceğim. Ama önce Sacit’in o çok özel üç fotoğrafı;

Nasıl ama? İz bırakacak kadar var değil mi? Fotoğraflarını Yutmoğraf’ta bizlerle paylaştığı için Sacit Uluırmak’a tekrar teşekkür ederim.

Bu arada camilerin dışına da ayrıca dikkatinizi çekerim. Hiç bir şatafat yok. İçi ile dışı bir değil diyeceğim ama yanlış anlaşılmasın 🙂  İçindeki işlemeler ve renkler öyle güzeldi ki Yutmi her iki camiye de bayıldı. Bakalım siz nasıl bulacaksınız?

Saniye ile gezimizi tamamlayıp otele dönüyoruz. Kaldığımız otelin yaklaşık 100mt ötesi Gürcistan sınırı. Sınırda yaşayanlar hakkında bir inceleme yapmak isterdim doğrusu… Sınır toprakta var. Peki ya adetler, kültürler, yürekler arasına sınırı nasıl koyabilirler ki? Sınırın öte tarafında ailesinden birileri olanlar, oradan gelen balları sofralarına koyanlar… Sınırı uçarak geçen arıları düşündükçe sınırlar bir kere daha anlamsızlaşıyor benim için… Neyse dedim ya bu konuyu keçilerime havale ediyorum :)))

Kahvaltıdan sonra Maral şelalesine doğru yola koyuluyoruz. Yolun bir kısmına kadar Ali bizi götürüyor. Aracın durduğu noktadan yarım saatlik bir yürüyüşten sonra şelaleyi gören bir yere ulaşıyoruz. Aşağı inmek istemeyenlerin oturup bir taraftan şelaleyi izleyebilecekleri bir taraftan çay, kahve içebilecekleri küçük bir çay ofisi ve çardak var burada. Biz şelaleye inmek isteyenleri ise zorlu bir iniş bekliyor. Yer yer toprak, yer yer kaya olan dik inişte az da olsa arada merdivene rastlamak mümkün. Ancak merdivenlerden düz inmek biraz tehlikeli. O nedenle geri geri inmek zorundasınız. Bendeniz tırmanışta ne kadar iyiysem, inişlerde de bir o kadar kötüyüm. Aşağı inene kadar kan ter içinde kalıyorum ama sonunda şelaleye ulaşmayı başarıyorum. Bizim ekibin büyük kısmı bu şelalelere girme konusunda çok cesur. O buz gibi sulara bırakı bırakıveriyorlar kendilerini. Bense uzaktan fotoğraf çekmekle yetiniyorum. Hiç de heveslenmiyorum doğrusu o buz gibi sulara girmeye… BIRRRR :)))

Bugün dünkü gibi uzun yürüyüşler yok. En fazla şelaleye iniş çıkış, hepsi o… Ama ben sabahın 5’de uyandığım için zaten yeterince yorgun ve uykusuz hissediyorum kendimi. Niyetim bu günün notlarını tamamlayıp hemen yatmak.

Son bir şey daha; yarın Batum’a gideceğimiz için Şener bize giriş için doldurmamız gereken evrakları dağıtıyor. Çok basit bilgiler içeren, bir mektup kağıdının yaklaşık dörtte biri büyüklüğünde bir form dolduruyoruz. Ad, soyad, TC kimlik no, doğum tarihi… Hepsi o kadar. Eh artık bugünlük de bu kadar yeter. Saat 22.30 olmasına rağmen gözlerim kapanıyor.

Yatmadan bir de fotoğrafları bilgisayara aktarabilirsem ne ala… 🙂 Hadi yarın Batum’da görüşürüz…

“Macahel” için 7 Yorum

  1. Gulgun Terzioglu Diyor ki:

    Macahal’e iki yil once gitmis ve cok etkilenmistim. Fotograflar ve anlatiminiz beni tekrar oralara goturdu. Maalesef bu guzellikleri kesfetmek isteyen cok az insan var. Insanlar yaz tatillerinin bir bolumunu buralari gormek icin bir kere ayirsalar, bence kendilerinde muthis bir farkindalik yaratacaklardir.

  2. Hayriye Halıcı Diyor ki:

    Kendimi , Macahel’de hissederek okuduğum sımsıcak ifadene ,görüşlerine tekrar teşekkür ediyorum. Bir öneri de benden. Acarlar Longozuna gitmediysen mevsimi kaçırmadan orada olmalısın. İnsanlar bir de senin kaleminden görsünler Acarlar’ı. (Akçakoca’ya 50 km. uzaklıkta)Sevgiler, güzel günler .

  3. Saniye Özsan Diyor ki:

    Seneye Hemşin Tepan (Bilen) köyündeki camiyi görmeye gideceğiz, aklıma koydum. O da güzelmiş.

  4. Sultan KOÇ Diyor ki:

    Başak’cım, yazını okurken Macahel’in güzelliklerini yeniden yaşadım. Sacit beyin çektiği fotoğraf caminin bütün güzelliğini gözler önüne sermiş. Yazının devamını bekliyorum 🙂

  5. ibrahim şepitci Diyor ki:

    Merhaba Başak
    Hayatımda ilk defa böyle bezenmiş ve renklendirilmiş bir cami gördüm, çok ilgimi çekti doğrusu. Sayende doğal güzellikler yanında böyle mimari zenginlikleri de görüyoruz ya arkadaşım, çok sağolasın.

  6. Sacit Uluırmak Diyor ki:

    Başakcım güzel sözlerin için teşekkürler.
    Her zaman olduğu gibi harika bir yazı ve fotoğraflar.
    Okuyup da Macahel’in çağrısını tekrar içinde duymamak çok zor.
    Gitmek lazım :))

  7. Ayfer Toğulga Diyor ki:

    Başakcım, cami çok güzelmiş! 🙂

Yorum Yazın