Kintsugi
“… yaşamanın kendisi bir sanattır. Yaşama sanatında insan hem sanatçı, hem de sanatının nesnesidir; o hem heykeltıraş, hem de mermerdir; o hem doktor hem de hastadır.”
Erich Fromm
Hey gidi Karadeniiiiz, o iniş çikişlarun benim taşlarimu yerinden oynattu, keçilarimu ziplattu da…
İki senedir kafama takılıp duran birkaç şey vardı; ben niye hurdalıklarda dolanıp fotoğraf çekiyorum ve eş zamanlı hayatıma giren iki konunun; kintsugi ve wabi-sabi’nin bununla ilgisi ne? Sanırım yavaş yavaş taşlar yerine oturmaya başlıyor. İnsanda vertigo etkisi yaratabilen konular bunlar.
Geçenlerde kendime XXL bir ayna aldım. Çok büyük değil, avucumun içi kadar. Ama gösterdikleri… yüzümün tüm ayrıntılarını gösteriyor. Eeee artık 20’li, 30’lu, 40’li yaşlar geride kaldı :))) Şaka-maka yarım asrı devirdim. Yüzdeki izler ve çizgiler de o yaşlardaki gibi değil doğal olarak. Oooo dedi bir arkadaşım, ben asla bakmam bu aynaya her şeyi gösteriyor, tüm çizgilerini, lekeleri her şeyi… Ben de mazoşist değilim tabi, ne kadar yaşlandığıma, yüzümün nasıl bozulduğuna bakmak için almadım o aynayı. Benim tek makyajım ruj ve rimeldir. Rujda sıkıntı yok ama rimeli sürerken zorlanıyorum artık. Neden mi? Yakın görüşüm bozuldu. :)) Sürdüğüm şey düzgün olsun, oraya buraya bulaşmasın, fazlalıkları kolayca temizleyebileyim diye aldım o aynayı.
Ama o ayna baktıkça, aynaya bakmak istemeyenleri, makyajla kapatılanın yalnızca yüzdeki lekeler olmadığını, mükemmellik arayışı içinde yaptıklarımızı, kendi yüzümdeki, bedenimdeki ve ruhumdaki izleri düşünürken keçiler de rahat durmuyor tabi.
Şimdi bunların Kintsugi ile ilgisi ne? Wabi-sabi bunun neresinde diyorsanız, XXL aynalara bakmaktan korkmuyorsanız, gelin birlikte bakalım o aynalara, birlikte yapalım bu puzzle’ı ve birlikte dalalım o derinliklere… Boğaç duysa vurur beni 🙂 O hiç sevmez derin dalışları… Haksız da sayılmaz. Derin dalış iyi bir eğitim, kendini ve şartları bilme ve bilinç gerektirir. Üstelik her şeyin bir de zamanı vardır, buna da çok inanırım.
Bu zaman da gelmiş olmalı ki bu sularda yüzerken rehberlik edebilecek biri, sevgili Sibel Karaağaç da kendi ayaklarıyla geldi Yolgeçen Hanı’na. Hiç tanımadığım, beni hiç tanımayan biri… Kendisi uzman psikolojik danışman ve üstelik sanat terapi ile de ilgileniyor.
Bunlar tesadüf olamaz. Hayatta belki de hiçbir şey tesadüf değil. Yeter ki biz o denk gelimlerdeki okumaları zamanında ve doğru bir biçimde yapabilelim.
Kintsugi hikayeleri yazıp, wabi-sabi fotoğrafları çekmek istiyorum. Hatta bunu yapmaya başladım bile. Ne dersiniz, o aynaya bakmaya, şu puzzle’ı yapmaya, kendi sanatınızı keşfe ve bu dalışa var mısınız?
03 Eylül 2019 Salı, 23:14 at 23:14
İlginç ve merak uyandıran bir konu.
Elbette hiç bir şey rastlantı değil. Aydınlanma yaşlarımızda bize iyi gelecek sanki.?
05 Eylül 2019 Perşembe, 07:21 at 07:21
Başak’cığım,
Evrenin işleyişi gerçekten “mind boggling” (akıllara durgunluk veren, kabul edilmesi, anlaşılması ve hatta hayal edilmesi bile zor)…
Ya, bilincin gelişmesi ile artan bir farkındalık ile ya da ne bileyim ben işte, birşeyler oluyor çevremizde veya olduruyoruz.
Dün sabah Che’nin Santa Clara’daki dev heykelinin fotoğrafını facebook’ta paylaşıyorum 3 saat sonra İZ TV’de Küba’yı ve Santa Clara’daki Che Anıtını izliyorum…
Deja vu desen, haftada en az iki üç kez deneyimlenen bir durum haline geliyor…
Fazla birikim sorun mu değil mi?
İşte bütün mesele bu!.. ???
(Bu arada wabi-sabi amca kim?..?)
05 Eylül 2019 Perşembe, 08:35 at 08:35
Wabi-Sabi, güzellik ve estetik ile ilgili bir felsefe;
Tanımlaması biraz zor ama; kusurlu, geçici, yıpranmış ve bitmemiş nesnelerin içindeki estetiğe bakan, alçak gönüllü bir güzellik anlayışı. Bununla ilgili ilerleyen zamanlarda daha kapsamlı bir yazı yamayı düşünüyorum.