SİZ HİÇ KALABALIKTA YANLIZ KALDINIZ MI?…
Bu sabah Karavida’mın gönderdiği bir yazıyı okudum ve sonra Sevgili Can Yüksel’in gönderdiği bir başka yazıda da bir soruya takıldım ve bakın sonra neler oldu….
“Ask ve arkadaslik bir gün yolda karsilasirlar ask kendinden emin bir sekilde sorar; ben senden daha candan ve daha yakinim sen niye varsin ki bu dünyada? Arkadaslik cevap verir “sen gittikten sonra biraktigin gozyaslarini silmek için….”
“Kalabalıklar arasında yaşadığımızı zannederken, başka hayatların aldatıcı görüntüleri sizin gözlerinizi boyar, o hayatların çıngıraklı sesleri kulaklarınızı sağır mı eder?“yazının tamamında kendi hayatlarımızın hırsızı olmaktan bahsediliyordu. Ve şöyle devam ediyordu “ Her sabah yeni bir yüzle uyanıyorum… Sonra gün başlıyor. Ve ben de baslıyorum. Neye mi? İnsanları izlemeye. Yakın çevremde bulunanların hayatlarına katılmaya, o inanılmaz temponun içinde onları kaybetmemeye, onları bir yerlerden yakalamaya çalışıyorum. Sonra sıra kendime geliyor. Küçük bir kahve-sigara molası verip, en sakin yere gidiyorum. Kendimle… Ve şöyle bir kendimi yokluyorum; neler yaptık, neler konuştuk, neler eksildi, neler fazla… Ve o küçük an bile yetiyor “kendimle” bana… Eksiler artılardan fazla da olsa, kendimle konuşabildiğim, kendi sesimi duyabildiğim için mutlu oluyorum. Ama bazen selamsız ve sevgisiz yüzler görüyorum… Benim bu deli deli atan yüreğim, buna ne kadar dayanabilecek acaba? “
Siz hiç kendinizle kalıp, arasında yaşadığınızı zannettiğiniz kalabalıkları değerlendirdiniz mi? Samimiyetsiz sevgiler acıttı mı hiç sizi? İçi boş sevgi sözcükleri, bol keseden dağıtılan sahte mavi boncuklar, emeğin, üretmenin, sevgiyle çoğalmanın, paylaşarak çoğaltmanın özünün ne olduğunu bilmeden duyarsızca yaşanan ilişkiler… En çok kalabalıkta yaşanan yalnızlıklar acıtır benim canımı… siz hiç kalabalıklarda yalnız kaldınız mı? Sevginin “emek” olduğu öğretisiyle büyüdüyse, kolay sevgilerin yaşandığı kalabalıklarda neler hisseder insan? Ya da özensiz yaşanan hayatlarda sevgi ne kadar olabilir ki? Vermeden alan, düşünmeden yaşayan, hissetmeden seven, paylaşım sözcüğünü süslü cümlelerine aksesuar olarak kullanmanın ötesine geçemeyen, duyguları pazara çıkarıp onlara bedel biçebilen kalabalıklar oldu mu hiç etrafınızda? Bazen aşk kadar güçlü bir duyguyla bağlandığınız kalabalıkların ardından akan gözyaşlarınızı silen oldu mu? Ve siz hiç bu kalabalıklarda yalnız kaldınız mı?
İşte böyle zamanlarda -kalabalıklarda yalnız hissettiğiniz zaman yani- bir süre çekip kendinizi o kalabalıktan, izlemeye başlarsınız. Sizi acıtan şeyleri siz mi yaratıyorsunuz yoktan, yoksa var olan mıdır o gerçekten, diye anlamaya çalışırsınız. O anlarda -o gözlem anlarında yani- o kalabalıktaki insanlar için doğurup büyüttüğünüz sevgiden kuvvet almaya çalışırsınız ve yazarın dediği gibi o inanılmaz temponun içinde onları kaybetmemeye, onları bir yerlerden yakalamaya çalışırsınız. Tüm bunları yaparken en zoru bulunduğunuz yerden aşağı kaymadan durabilmektir. Bunun için güç gereklidir ve bu güç bir tek o insanlar için doğurup büyüttüğünüz, her aldığı darbede yeniden sarıp onardığınız, ancak ve ancak paylaştıkça çoğaltabilen sevgide gizlidir.
Yaşayan her varlık içinde sevgi barındırır. Bu sevgilerin şekilleri farklıdır belki ama mutlaka vardır. Sevgi bazı insanların temel gıdasıdır. Yaşam suyudur. Sevgiyle beslenip, sevgiyle beslerler. Bu insanlar kocaman açıp yüreklerini herkese, acıya-kanaya sevmeye devam ederler… Onların sevgileri küçücük detaylarda gizli kocaman sevgilerdir. Ve o küçücük detaylardır aynı zamanda onlarda kocaman yaralar açan … Onlar için sevgi emektir… Onlar sevdikleri şeyi sahiplenirler ve daha iyi daha güzel olması için zaman harcarlar, düşünürler, kaygılanırlar, onun için üretir ve çalışırlar … Onlar için sevgi özendir. Sevgi, paylaşmaktır onlar için. Çünkü onlar sevginin paylaştıkça çoğalacağına inanırlar. “Ben” demez “Biz” derler hep onlar. En önemlisi bu işte “BİZ” diyebilmek. Görmek için bakabilmektir sevgi. Çünkü ancak sevgi ile bakabilen yürekler görebilirler yaptıklarının sonuçlarını, başkalarına vereceği hasarı, veya onlara yaşatacağı mutluluğu.
“BİZ” diyebilen, sevgiyle çoğalıp, paylaşarak çoğaltabilen, bize ve çevresindekilere özenip, seven gözlerle bakabilen ve içinde yalnızlık hissetmeyeceğimiz nice arkadaşlıklara ve dostluklara…
Sevgiler,
Basak
07 Ekim 2013 Pazartesi, 14:12 at 14:12
“SİZ”in grubu çok sevdim 🙂