Görmesen Bile Denizi, Yukarıya Çevir Gözü
Denizi çok özledim. Kaş’ı, tekneyle açılmayı ve dalmayı çok özledim. Sadık Kaptan’ı özledim… Dalış otobüsündeki muhabbetleri özledim… 23 Nisan’da dalış kulübümüz Kaş’a gezi düzenliyordu. Önce nasıl bir içim çekti… Sonra… İliklerime kadar üşüdüğümü hissettim. Daha çok erken Başak dedim kendi kendime daha çok erken…
Ben bunları düşünüp suratımı sallandırdığım sıralar, STRABON’dan bir e-posta geldi; “Bizans’da Şarap”… Süleyman Aşkargenç, Kapadokya’ya gezi düzenliyordu ve ana tema şaraptı. Süleyman, Türkiye’nin ve dünya’nın çeşitli yerlerine kültür gezileri düzenleyen, dünya tatlısı ve tatlı olduğu kadar da bilgili bir insan. STRABON’un ( Dünyanın ilk coğrafyacısının adı) da kurucusu. Onu iki sene önce Gökhan’ın Gerede yürüyüşünde tanımıştım. Gezilerinin namını duydum. Özellikle de Yücel Bey’in blogundan takip ettiğim kadarıyla ne kadar dolu ve keyifli geziler olduğunu biliyorum.
Süleyman ticaretle uğraşıyor ama sanat tarihi ve arkeoloji konularına olan merakı, onun kendisini bu alanda yetiştirmesine neden olmuş. Ansiklopedi gibi adam desek, abartmış olmayız 🙂 Bunun dışında gerçekten çok iyi bir organizatör. Kapadokya gezimizde, bize bilgi verecek donanımdaki özel kişileri ve koli koli şarapları da düşünmeyi ihmal etmemiş. Sevgili Nilüfer Peker, Kapadokya’da bir zamanlar hüküm sürmüş Bizans’ın, kiliselerde bıraktığı izlerin nasıl okunacağını anlatmak üzere bizimleydi. Nilüfer Peker, Hacettepe Üniversitesi’nde, bu alanda doktora yapmış bir isim. Diğer bir isim ise Saba Açıkgöz. Sevgili Saba Açıkgöz de gıda mühendisliğini bitirdikten sonra kendisini şaraba adamış ve bu alanda uzmanlaşmış bir isim. http://www.anatolian-vineyards.com/saba_acikgoz.html
Süleyman bunlarla da yetinmemiş, tüm ailesini seferber etmiş olmalı ki, yol boyunca annesinin yaptığı Antakya’nın güzel tatları damağımızdan 🙂 eksik olmadı. Yalnız benim için bundan daha önemli bir özelliği, sahip olduklarına rağmen (bu her anlamda) hayatın karşısındaki mütevazi duruşu. Bilgisi olup da burnuna Kafdağı’nda ev tutmuş çok insan gördüm. Süleyman ise bu bilgiyi ayırım yapmaksızın paylaşarak mutlu olanlardan.
Karar verdim; madem denize dalamıyorum, ben de şaraba dalarım o zaman 🙂 İlk defa gezisine katılacağım bir grup, kimseyi tanımıyorum… Olsun. Yalnız değilim ki Yutmoğraf’ım var 🙂 Tarih de pek ilgi alanıma girmez… Olsun. Kapadokya’nın coğrafi yapısı beni çok heyecanlandırıyor. Tüfden oluşan vadilere saatlece bakabilirim. Özellikle gün batımlarında muhteşem oluyorlar. Sanki tanrılardan birinin yaramaz çocuğu, mutfaktan bir krema torbası aşırmış ve vadilere gelişi güzel krema sıkmış gibi 🙂
Sonra peri bacaları… O amorf kütleler ve o kütlelerin içindeki deliklere dolan güneş ışıklarının mekan içindeki estetik ve gizemli duruşu… Kapadokya’nın doğası, müzik ve şarap… Daha ne olsun. Hemen mp3 çalarıma müzikler seçmeye başladım.
21 Nisan sabahı 6.30’da Armada’nın arkasındaki buluşma noktasına gittiğimde hissettiğim duygu, bundan seneler evvel Oğuzhan’la birlikte, Boğaçhan’ın dalış grubuna katıldığımız günkünün aynısıydı. Herkes birbiriyle merhabalaşıp sarmaşdolaş olurken biz kimseyi tanımadığımız için öylece kalakalmıştık. Boğaçhan’ın o günkü sıcak yaklaşımını hiç unutamam… O kadar iyi gelmişti ki…
Bu gezide de tanıdık yüzler görmüyor değildim aslında. Gökhan’ın yürüyüşlerinden hatırladığım bazı yüzler vardı. Sonra yazılarından ve fotoğraflarından tanıdığım Yücel Bey ve Sait Bey de oradalardı. İlk selam verip benimle konuşan Nigar olmuştu. Çok güzel iki yeşil göz, sıcacık gülümsüyordu. O da Gökhan’ın pazar yürüyüşüne katılanlardanmış. İlk an hatırlayamadığım için utandım… O an, günübirlik pazar yürüyüşlerinde ne kadar içe dönük, kapalı ve yalnızca yutmoğraf ve doğa ile ilgili olduğumu farkettim. Sonra kıvırcık saçlı, iri gözleriyle birisi daha gülümsedi; Pınar. O da pazar yürüyüşlerinden… İnanın ikisinin de ismini bu gezide öğrendim. Kendimi ayıpladım ve tüm pazar yürüyüşçülerinden burada özür dilemek istedim. Ama ben aslında isim özürlüyüm onun için böyle oluyor. İsimleri aklımda tutamıyorum gerçekten. Ama yüzleri unutmuyorum. Nerede gördüğümü hatırlamasam da mutlaka yüzleri hatırlıyorum 🙂 Sonra Şefik Abi’yi ve eşini gördüm. Şefik Abi’nin G10’u ile Yutmoğraf’ı tanıştırdığım yedi göller gezisini çok iyi hatırlıyorum.
En büyük sürpriz otobüste oldu. Hemen yanımdaki koltuğa oturan kırmızı saçlı hanım, benim Yutmoğraf’tan arkadaşım, hiç karşılaşmadığım Nur çıkmasın mı? Bu gerçekten hoş bir sürpriz oldu benim için 🙂
Ama en hoşu, beni hiç tanımayan bir çok kişinin Yutmoğraf’ı tanıyor olmasıydı. Benim ufaklık, benden habersiz kendine bir çok arkadaş edinmiş anlaşılan :)))
Farkındaysanız hala yola çıkamadık 🙂 Tamam tamam otobüs kalkıyor 🙂 Yola çıkıyoruz. Daha önce Murat Abi ve Berna ile gitmiştik Kapadokya’ya . Ama bu seferki program farklı yerlere gideceğimizi söylüyor. Yolları hep çok sevmişimdir. Yolları ve yollarda olmayı… Yollar, bazıları için ayrılıktır, bazıları için yorgunluk… Bana göre yollar, yeni yerlere, yeni bilgilere, yeni arkadaşlıklara ve bir çok sürprize yelken açmaktır 🙂 Yazıya devam edeceğim ama şimdilik bir kaç fotoğraf ile kısa bir ara verelim 🙂
25 Nisan 2012 Çarşamba, 09:08 at 09:08
Bu sabah mailimi açınca ilk senin yazın bana günaydın dedi..
Ne guzel bir başlangıç oldu…))
Vee cok güzel kareler…Tşk…Sevgiler..Şefik Abinin Eşi…)))
25 Nisan 2012 Çarşamba, 10:39 at 10:39
Hahahah 🙂 çok eğlendim.. Yutmoğraf gizliden gizliye kendine kocaman bi çevre edinmiş bile..Dikkat et, yakında bu sitenin yazılarını da o yazmaya başlamasın sakın O_o … Çok güzel şeyler yutmuş bu arada, bravo 🙂
25 Nisan 2012 Çarşamba, 10:48 at 10:48
Benim icin de cok hos surpriz oldu Yutmograf’in mechul sahibiyle koltuk ve oda arkadasi olmak… 20 yildir arkamda resmi duran, ornek almaya calistigim (ve beceremedigim) doktorun torunu olman, isyeri hekimliginin onemini kavratan abimizin kizi olman daha buyuk surpriz oldu. Tum aileye sevgiler.
25 Nisan 2012 Çarşamba, 11:49 at 11:49
başak, harika bir yazı ve resimler için teşekkürler.
25 Nisan 2012 Çarşamba, 13:29 at 13:29
Sabah sabah gelen maillerin içinde içinde deniz geçince bir solukta okudum yazını 🙂 Deniz özlemiyle tutuştuğum ama yerimden kıpırdayabilecek durumda olmadığım için bir ferahlık gelir üstüme diye. Deniz kadar olmasa da, tatlı bir gülümseme kondu yüzümü 🙂
25 Nisan 2012 Çarşamba, 15:44 at 15:44
Ne gözel gezmişsiniz bre, harika 🙂 gk
25 Nisan 2012 Çarşamba, 15:53 at 15:53
Solungaçların kurumuş 🙂 sezonu açta belki arkandan gelirim 🙂 Ellerine sağlık. sevgiler
26 Nisan 2012 Perşembe, 16:46 at 16:46
Yutmoğrafın bu yanını seviyorum işte. Hem görsel hem de anlatım olarak güzel seyirler yaşatıyor insana. Teşekkürler Başakcığım.
26 Nisan 2012 Perşembe, 18:40 at 18:40
O kadar kapadokya fotoğrafı gördümki artık benim için hiçbir enstantane sürpriz olmuyor diyordumki… yutmoğraf yine yapmış yapacağını 🙂 şanslı tabi, böyle güzel bir metnin arkasından gelince.. yine kıskandım 🙁
27 Nisan 2012 Cuma, 13:47 at 13:47
Yutmograf beni de yutmuş oldu sonra bir anda kendimi buldum sayfanın başında.Sürprizi , teması, sohbeti güzel bir günde, denize özlem duyup su altı hayalleri kurduk o tepede, bu yamaçta, şu mağaranın içinde..duygusal narin bir söylem olmasında, doğanın yenilenmesini izlemek bile yeter ne kadar şanslı oldugumuzu anlamamız için ..bu gezi yine yeniden bunu hissettirdi ve seni tanımaya imkan tanımış oldu 🙂 bol öpücükler perilerden, bacalardan ve şu sıralar hiç susmayan kuşlardan ..
28 Nisan 2012 Cumartesi, 20:34 at 20:34
Hocam o zaman 25 mayıs’ta Bodrum yaparız artık:)) Dianisos’a bu kadar saygı yeter, Poseidon’da bekliyor:))
12 Mayıs 2012 Cumartesi, 15:12 at 15:12
merhaba bu siteyi ilk defa bugün gördüm gerçekten bana insan olmanın farkında ve keyfinde olan bir ruh gibi geldiniz. ait olduğu yerde gibi duran birisiniz yani hepimizin isteği aradığı gibi aslında. benim adım fatma sizi ve sayenizde tagore gibi güçlü birini tanıdığım için çok mutlu oldum. bu samimi iletimi almanızı isterim sadece amacım merhaba demekti ve bir şeyi merak ettim dışarıdan bakıldığında doğa ile sevişir gözüküyorsunuz sizi mutlu ve özgür gördüm. acaba ruh eşinizi buldunuz mu ya da onun eksikliğini çekiyor musunuz. ben çekiyorum da..
çok hoşçakalın..
16 Mayıs 2012 Çarşamba, 12:20 at 12:20
Başaaak bir daha geldiğinde mutlaka haberim olsun. http://www.oyku evi.net
benim otelde zaman geçirmeni ve sohbetini istiyorum