“Mİ” li Günler (6)
“Mİ” lerimle başlayan korku dolu günlerim, yerini yavaştan, umut’a bağlandı. Umut, bir biberon sütün yavrulara yetmeyişi, ikinci biberonun hazırlanışı ve bitirilmesinin bekleyişi oldu. Umut , neyi beklediğimize bağlı olan boş bir kavanozmuş meğer. O kavanozun içi her şey ile dolabilir.
Nisan ayı hala daha sert geçiyor Urla’da. Aldırmıyorum. Yapılacak en iyi şey, evi elden geçirmek. Dolapların içine sincap gibi girmek, örtü, kılıf, battaniye, pike gibi kumaş balyalarını düzeltmek, tencere, tava, tabak düzenini elden geçirmek, bir yandan da anam gelene kadar evi mum gibi yapmak.
Bu işler hep böyle olmuştur. Tez yazar gibi evin her tarafını didikleyip, yazdığım tez sayfalarını, tarih ve numaralarına göre tasnif edip, tam ciltletecekken bir telefon gelir:
“Zaika biz şu tarihte yola çıkıyoruz”
Bu kez tarih erken düştü. Mayıs başı anam eve gelecek, ben de evde adam saklamışım gibi kedilerimi nereye sokacağımı şaşıracağım.
Söylediklerim aynı ile tekrar oluyor. Tez sayfalarım, açılan kapı ile her yere savruluyor, ben de “Mİ” lerim ile yukarı katta rahmetli babamın balkon çıkıntısı odasına sığınıyorum.
Hayat burada da devam ediyor. En azından “Mİ”ler için.
Sinirli, yorgun ve hırçınım.
Mucizelere inanır ve bilirim. Mutlaka bir mucize olacak.
(devam edecek)
Zaika