Düşler vardır satılmaz, derinde anlatılmaz…
sordu nasıldı diye
nasıl anlatsam…
* * *
nasıl yapsam da
hepsini sığdırsam?
* * *
Otobüsteki
bir grup mülteciydik
Kalkan’a giden…
* * *
Yok olmadı bu. Ben bu kısımları düz yazayım, işime gelen yerde haiku yaparım artık 🙂
Çok zaman olmuş Kalkan’a gitmeyeli ve çok daha fazla zaman olmuş Leyla ile Ulvi’yi görmeyeli. Kalkan denince Leyla ile Ulvi, üzerinde şarap içip peynir yediğimiz tahta piknik masaları, fenerin karşı kıyısındaki dondurmacı gelir ilk aklıma…
Bu gittiğimde Leyla ile Ulvi büyümüş, tahta piknik masalarının yerini şık restoranlar almıştı. Dondurmacı mı? Onu bilmiyorum, gitmek içimden gelmedi bu sefer…
Sabah tekneye biner binmez Boğaç’ın verdiği brifing ile gruplar belirlendi. 8 dalgıç 2 yıldız sınavına girecek, 3 de paket var açılacak. Paketlerden biri pek genç, -14 yaşında diyeceğim fırça yiyeceğim en iyisi mi şimdiden düzelteyim- 15 yaşında. Umarım ne kadar şanslı olduğunun farkındadır. Onun yaşında kaç çocuk var böyle bir deneyimi yaşayabilen? Onun ilk dalışı, benim de bu yaşta bir genç delikanlıyı ilk daldırışım. Kısmet sevgili Utku’ya imiş 🙂
İlk günün ilk dalışında 2 yıldız adaylarına eşlik ettim. İkinci dalışta paketlerle suya indik. Paketlerimizi Huriler hazırladı. Dalışlar güzeldi, deniz -neden bilmiyorum ama- sabah biraz üşüttü, öğleden sonra daha güzeldi. İlk günü çabuk geçiyorum çünkü ilk günün en keyifli anı dalış sonrası içilen biradır -bir bardaktan da zarar gelemez- . Teknede de aynen böyleydi. Dalış bitse de buz gibi bir bira içsek…. Ve ufka versem gözlerimi.
İkinci günün ilk dalışı olarak 2 yıldızların derin dalışı var. Biraz matematik, biraz tekerleme… Hepsi cin gibi… Derin dalış güzel geçti. Sonrakiler de… Paketler artık açılmıştı. Bir tarafımda Utku diğer tarafımda Benan, kıyın kıyın yüzdük. Yaklaşık 15 dk kadar sonra bir duvara geldiğimizde karşımıza çıkan maviliği görünce onların heyecanını da içimde hissettim. Ve bir süre elele uçtuk o maviliğin üzerinde.
tutunmuş birbirine
uçuyor o mavilikte
(bu da bir haiku olmadı ama olsun benim hoşuma gitti 🙂 ) Dönüşte ellerini bıraktım. O zaman da bir başka duyguya geçiş yapıyor insan. Onlar artık yalnız başına da bu işi başarabiliyorlar ya… İşte bunu görmek çok güzel bir an. Sanki ayakları üzerinde yeni durmayı öğrenmiş bir çocuğun sana attığı ilk adımlar gibi… Utku’nun gözlerindeki o mutluluğu görmek çok özel ve öyle güzel ki… 🙂 Benan biraz daha emin kendinden… Bir de Kevser’imiz var. O da ilk defa dalanlardan. Onunla birebir indik suyun altına. Ellerindeki titremeyi hala ellerimde hissediyorum. Sualtına indikten sonra o titreme geçti. Daha doğrusu biz, o titreme geçtikten sonra sualtına indik 🙂 Ve o da çok etkiledi beni. Korkmuş veya ne bileyim üşümüz bir kedi yavrusu tutunuz mu hiç ellerinizin arasında ? O zaman anlarsınız avucumun içinde ne hissettiğimi 🙂 Öyle özel anlar, öyle özel duygular ki bunlar… Onlar düşlerine kavuştular mı bilmiyorum ama bana çok güzel bir düş yaşattıkları kesin 🙂 Bu şansı bana verdiği için Boğaç’a da bir kere daha teşekkür ediyorum…
Kalabalık ve keyifli bir gruptu. Herkesi tek tek yazmazsam haksızlık olur diye paketleri ayırıp, diğer tüm arkadaşlara buradan teşekkür etmek istiyorum. A-aa az kalsın unutuyordum; bu dalışta 2 özel olayı kutladık. Sevgili Mert’in doğum gününü ve Şakir Bey’in Nurten’e evlenme teklifini… Hepsini de bir kere daha tebrik ediyor, Mert’e nice mutlu ve bol dalışlı seneler, Şakir Bey Abi ile Nurten’e de gönüllerince ve birlikte bir ömür diliyorum 🙂
özet olarak;
denizi ve tekne üzerinde olmayı seviyorum
bir çift titrek eli tutup suya daldırmak
günün sonunda buz gibi bira yudumlamak
güzel bir şarkıyı hayat etmek
(mp3’ü evde unutunca hayallere kalıyor iş 🙂 )
güneşi batırıp kendimi yatağa atmak…
ertesi gün yine denizin kollarında
akşamında acılı cips ve birada avunmak…
yollara düşmek,
uykusuz bir gecenin ardından
beton yığınlarının arasına geri dönmek…
klasik bir dalış ritüeli…
Bu ritüelde yeniden buluşmak dileğiyle…
29 Temmuz 2013 Pazartesi, 22:42 at 22:42
değer verip sitenizde paylaştığınız için çok teşekkürler,,,
29 Temmuz 2013 Pazartesi, 22:48 at 22:48
yine debreşti dalma isteğim:-) Harika… Haiku mu bilmem ama ben de sevdim:-)
30 Temmuz 2013 Salı, 00:02 at 00:02
Sayın hocam sevgili hocam ablam arkadaşım ; zuhal’in hamileliği dolayısıyla bu sene dalışlarımıza ara verdik 1 ay sonra oğlumuzu kucağımıza alacağız.Ama en aazından senin gittiğin dalışlardan yazdıklarından sanki oradaymışız gibi heyecanlanıp mutlu oluyoruz .Yıllar ne çabuk geçiyor ne kadar yıldızlansak da ilkler unutulmaz bende paketken senle inmiştik ve sen dönüşte ” kendi paketini kendi açan dalgıç” diye yazmıştın çok mutlu olmuştum.seni çok seviyoruzzzzzzzzzzzzzzzzzzz zuhal&selçuk
30 Temmuz 2013 Salı, 01:20 at 01:20
Turkce karakterlerimi bulamadigim icin bastan ozur dilerim. “keskelerin” olmadigi yada olmayacagi veya hayatinizdan cikardiginiz nice anlarin olmasi dilegiyle; tahta masalarin orada olmasini dilerdim. Ayni burukluk halen icimdedir. Nice sohbetlere taniklik eden tahta masalar; kalbim(iz)de hep yasiyorsunuz.
30 Temmuz 2013 Salı, 09:29 at 09:29
gelemediğim için zaten içimde ukte kalmıştı… sen daha da üzdün şimdi Başak beni 🙁
30 Temmuz 2013 Salı, 09:38 at 09:38
teşekkürler Yutmi 🙂
30 Temmuz 2013 Salı, 10:09 at 10:09
Ah Başak Hocam, o kadar özelsin ki benim için, seninle dalmak çok güzeldi… demiştin ya bana kaştayken…öyle güzel yazmışsın ki gözlerim doldu…seni çok seviyorum…
30 Temmuz 2013 Salı, 10:59 at 10:59
Başakcım ne güzel anılar geldi gözümün önüne, senle ve Kifci ile tanışmamız, kaldırımda oturup bira içmemiz…uzun yıllar oldu. Fenerin karşısında yerde oturup Boğaç’ın beni saatlerce dinlemesi. Gülşah, Simge…ne çabuk geçti.
Bu arada Şakir&Nurten haberin nefissssss…
Sevgiler
reyhan
30 Temmuz 2013 Salı, 13:26 at 13:26
Denizi çok sevmeme rağmen dalmaktan korkuyorum ama yazını okuyunca o mavilikte olmak istedim Başak’çım. Yazının beni götürdüğü şiiri paylaşayım bari, sevgiler…
“Akşam geri verince bana gözlerimi
Şehir de kayboldu, denizin durgunluğu da
Bir anka kuşu yeniden karıyorken küllerini
Bir kaya oyuğu kendini alıştırıyorken boşluğa
Dedim, deniz de bendim, düşleyen de denizi
Ve sabah olur olmaz üstünde derinliğimin
Bir gülümseme gibi bulacağım kendimi. ” E. Cansever
30 Temmuz 2013 Salı, 15:51 at 15:51
yazdıklarınız için teşekkür ederim suyun altı gerçekten çok güzel bu yaz bi daha gelmeye çalışcam 🙂
30 Temmuz 2013 Salı, 16:34 at 16:34
Her şey tadında… Dopdolu… Tşk… (NoT: ** adaylarının çilesine daha çok yer verilebilirdi sankim… 🙂
30 Temmuz 2013 Salı, 17:21 at 17:21
Ne çile çektiniz be Erdeeeeeeeemmmm!!! :)))
30 Temmuz 2013 Salı, 22:49 at 22:49
şimdi sen aklımı alıp denizin maviliğine bıraktın be Başak! Oldu mu yani şimdi…
31 Temmuz 2013 Çarşamba, 05:23 at 05:23
Ne daldık beaa? Bu arada Kamil kaptan çok değişmiş Kalkan’a gelemeyenlerin haberi olsun 🙂 Dilara daha çok küçükken Canay ile aralarında geçen “kaptana fırça atma” muhabbeti geldi aklıma 🙂
31 Temmuz 2013 Çarşamba, 08:45 at 08:45
Günaydınnn Başakcığım,
Kalkan ve Kaş o bölgeye gezmeye gittim….. hiç dalmayı denemedim…. Sen o kadar güzel paylaşıyorsun ki :)) hemen o fotoğrafın içine girmek orada olmak istedim :))
en kısa zamanda vakit ayırarak denemek istiyorum, benimde elimden tutarsın, tşklr
sevgilerle 🙂
31 Temmuz 2013 Çarşamba, 09:13 at 09:13
Ben anca okuyabildim; çok keyif aldım maceralarınızdan ve aralara serpiştirdiğin haikulardan 😉 müthiş bir heyecan olmalı ilk kez dalıyor olmak..bunu deneyimleyen herkesi çok şanslı görüyorum; ben henüz deneyimlemedim. Bir gün yapar mıyım, kimbilir, belki…? 🙂
31 Temmuz 2013 Çarşamba, 09:53 at 09:53
Başakcığım, bu görsel, işitsel, yazınsal ağır tahriklerine dayanamayıp hafta sonu maviliklerle buluşmaya karar verdim.
Sebep olduğun için teşekkür eder, sevgiyle kucaklarım ikinize de.
31 Temmuz 2013 Çarşamba, 10:19 at 10:19
Denizin dibinden fırlayarak göğe yükseldim ve bir sürü insan şeklinde balık gördüm…
Ne güzelllerdi!.. Ne mutlulardı!..
Bana da mı bulaştı bu keyif, ne?!?!?!..
:-)))))))))))))))))))))))
01 Ağustos 2013 Perşembe, 15:49 at 15:49
Düşler gizli hazinelerdir satmaya kaksan kimse almaz kim ne yapsın senin düşlerini herkesin kendi düşleri var acaba varmıdır bilinmez . Ben kağit toplayan çocuklara satmaya kaktım bunlar para etmez ama biz deponun duvarına asalım dediler .Ben olmaz para isterim dedim onlarda düşler para etseydi ne sen bunları bize satardın ne de biz kağıt toplardık dediler almadan gittiler. ben de balkona koydum geceleyin yamurdan iyice ıslanmışlar sabah baktım benim düşlerime pek benzemiyor degişik düşler var aldım kurutdum teker teker bakıyorum neler var neler görseniz inanmazsınız.
Erol Büyükyazıcı