Sevdalı Bulut
Pazartesi, Nisan 15th, 2013“Sana bir sürprizim var. Gökhan bu haftaki geziyi fotoğraf çekimine ayıracakmış.” dediğimde ilk tepkisi “Hadi canım, hayatta inanmam.” oldu. (daha&helliip;)
“Sana bir sürprizim var. Gökhan bu haftaki geziyi fotoğraf çekimine ayıracakmış.” dediğimde ilk tepkisi “Hadi canım, hayatta inanmam.” oldu. (daha&helliip;)
Bu bölümdeki fotoğrafları, dağlardaki baharı göremeyen ama yüreklerinde -en zor anında bile yaşamın- çiçek açtırmayı başarabilen aydınlık, güzel insanlara armağan ediyorum…
Aynı yalınlıkla ölmek isterim Kırda bir çiçek gibi, sakin, gösterişsiz. (daha&helliip;)
Trenden indiğimiz gibi odun pazarına gidiyoruz. Yutmi ilk önce cam müzesine gitmek istiyor. “Oraya öğlen gideriz” diyorum. “Bak hazır güneş tepemize çıkmamışken gel biraz sokaklarda dolaşalım.” “Haklısın” diyor. (daha&helliip;)
Pazar günü Yutmoğraf’ıma sürpriz yapmaya, Onu Ankara dışına kaçırmaya kararlıydım. Son dakika yapılan programa göre de Eskişehir’e gideceğiz. Hem de hızlı trenle… Cumartesiden biletleri almak için Tren Garına giderken (daha&helliip;)
“Betona oturma dedi” balıkçı. “Beton soğuğu çeker”. Konuşurken, elindeki ağa takılmış bir balığı daha ağdan kurtarıp yanındaki kutuya attı. Elleri değişikti. Parmakları kalınlaşmış, deri neredeyse kabuk halini almıştı. Her sabah gün doğmadan denize açılıyor ve günlük ekmeğinin peşine düşüyordu. (daha&helliip;)