Bilmeli mi Bilmemeli mi?
“Bu yazıda hiç fotoğraf kullanmayacağım. Keçi fotoğrafı bile… Her şeyi aklınıza ve hayal gücünüze havale ediyorum. “
Sabah erken kalktım. Sanırım keçiler uyandırdı… -Buarada bayramda annemlerle beraber, Gölbaşı’ndaki evde kalıyoruz- Gözümü açtığımda, kaldığım odada duran çalışma masanının alt gözündeki “İbrahim Demirel” kitapları gözüme takıldı. 3+1. Yani 3 tane seri olduğu belli olan, bir tane de onlardan ayrı ama onların toplamı kadar olan 4 kitap. Hiç biri normal boyutta (öykü, roman gibi) kitap değil, ansiklopedi boyutunda… Ne zamandır oradalar bilmiyorum. Gıcır gıcır ciltlenmiş, yetmemiş, kalın özel bir koruycu kutu içine konulmuş. Seri olduğunu düşündüğüm 3 kitaptan birini alıp, koruyucu kutusundan çıkartıp, hızlıca sayfaları çevirince bir fotoğraf kitabı olduğunu anlıyorum. İçindeki fotoğraflar ilgimi çekiyor.
1941 doğumlu bu fotoğraf sanatçıcının adını duymuşum gibi geliyor. İbrahim Demirel… Hiç de yabancı değil. Belki de Demirel soyadı böyle düşündürtüyor beni… Selçuk Demirel’in çizgilerini pek severim örneğin…
Yere oturup, kutusundan çıkarttığım kitabı elimde evirip çevirmeye başlıyorum. Lacivertten siyaha doğru inen degrade düz bir kapak rengi var. Üzerinde beyaz ve büyük harflerle “ İ B R A H İ M D E M İ R E L” yazıyor. Üstte sanatçının çektiği, kitapta yer aldığını düşürdürten bir tane fotoğraf var. Fotoğraf, fotoğrafçının isminin yanında küçükcük kalmış. Neredeyse logo gibi. Albümün adını kapakta göremiyoruz. Kalın ciltli kitabın sırıtında da İbrahim Demirel yazıyor. Arka kapakta ise yine İbrahim Demirel yazıyor ama bu safer grafik tasarım seklinde. Ama bunu hayal etmeniz zor işte 🙂 1941 doğumlu olan Demirel, Güzel Sanatlar mezunu olduğu ve grafik tasarım üzerine de çalışmalar yaptığı için -bunları kitaptaki öz geçmişinden öğreniyorum- sanırım arka kapaktaki adının grafik tasarımı da kendisine ait. Kitabın ön ve arka kapağı ile kutusunun da önü ve arkası aynı…
Kalın cildin kapağını kaldırıp ilk sayfada yazanları okuyorum;
İbrahim Demirel
“Islak Aynadan” / Through Wet Mirror”
Bir sayfa daha çeviriyorum; kitaba katkıda bulunan firmaya (sanırım sponsor firma) kısa bir teşekkür yazısı var. Firmanın adını vermiyeyim de reklama girmesin 🙂
Onu izleyen üç sayfada kendisi hakkında yazılanlara yer vermiş Demirel. Daha sonra fotoğraflar geliyor. Ara ara ünlü şair ve düşünürlerden sözler, şiirler var. Neden “Islak Aynadan” ? Çünkü suyun üzerinden fotoğraflar bunlar. Kayıklar, balıkçı tekneleri, sandallar… Bir de bunların sudaki yansımaları…
İşte bu yazıyı yazmama neden olan bütün olay bu fotoğraflar aslında… Kayıkların, sandalların suya yansımalarından oluşan fotoğraflar… Bunları gördüğüm an, “Ebruli bir Fethiye Dalışı” adlı yazımdaki, Fethiye’de çektiğim fotoğraflar geliyor gözümün önüne. O fotoğrafları çektiğimde nasıl heyecanlandığımı hatırlıyorum. Sanki kimselerin bilmediği, bulmadığı bir şey bulmuşum gibi 🙂 Kitabın sayfalarını çevirirken düşündüğüm şeyse; iyi ki bu kitabı daha önce görmemişim oluyor. Yoksa nasıl bir şey keşfetmiş olmanın o şaşkın heyecanını yaşayabilirdim.
Bilmek güzel, öğrenmek iyi de, bazen bilmemek de güzel be kardeşim ! Eğer bir deha değilsek, zaten yapıp ettiklerimiz yapılmış, keşfedilmiş çok önceden :)))
Ve dünyayı keşfettiğini sanıp, şaşırıp sevinebilmek için çocuklar gibi,
bilmemek gerek bazen bir çok şeyi 🙂
Amma da konuştum di mi? Hadi biraz da şarkı söyleyelim 🙂
30 Temmuz 2014 Çarşamba, 18:22 at 18:22
Kim bilir, kim biliiir?! 🙂