Ağustos ayı şarkıları; sağlığınıza…
Ağustos
01
2012
Daha çok gençtim fark etmemiştim
Yaşadık, öğrendik herkes başka biçimde
Taşırım hala ayrıntıları içimde..,
Bülent Ortaçgil
Oldum olası baloları sewemedim
Sıradaki parça Servet Abi’nin hediyesi. Servet Abi’ye bu güzel armağanı için teşekkür ediyorum 🙂
01 Ağustos 2012 Çarşamba, 10:37 at 10:37
Bu resim yeni olamaz! Bu sıcaklarda bu kadehi böyle işveli, böyle edalı tutabiliyorsan ne mutlu sana.
Velâkin bu meret yalnız içilmez. İçilse de o keyif eksik kalır illa ki! Şimdi nasıl canım çekti bilemezsin, akşam zor olacak bugün senin yüzünden.
Sevgilerimle,
06 Ağustos 2012 Pazartesi, 17:19 at 17:19
Yine güzel olalım küçük hanım, nağmeler incecikten aksın içimize, muhabbetimiz daim olsun..afiyet olsun, sağlıkla..
13 Ağustos 2012 Pazartesi, 07:43 at 07:43
Günaydınnn. Bugün çok güzel bir gün! İçimden senin gibi dostlarım olduğu için hayata teşekkür etmek geldi:) Sabah sabah da olsa sağlığına Başak’çım!
http://vimeo.com/32736624
13 Ağustos 2012 Pazartesi, 07:51 at 07:51
Sağlığına tilki kardeş 🙂 http://www.kucukprens.org/kitap/21.php
“İnsanlar,” dedi tilki, “tüfeklerle dolaşırlar ve avlanırlar. Tam bir baş belasıdırlar. Bir de tavuk yetiştirirler. Tüm işleri bundan ibarettir. Sen de mi tavuk arıyorsun?”
“Hayır, ben arkadaş arıyorum”
(…)
“Bütün tavuklar birbirine benzer. Bütün insanlar da öyle. Bu yüzden biraz sıkılıyorum. Ama beni evcilleştirirsen eğer, yaşamıma bir güneş doğmuş olacak. Senin ayak seslerin benim için diğerlerinden farklı olacak. Ayak sesi duyduğum zaman hemen saklanırım. Ama seninkiler, bir müzik sesi gibi beni gizlendiğim yerden çıkaracaklar. Şu ekin tarlalarını görüyor musun? Ben ekmek yemem. Buğday benim hiçbir işime yaramaz. Bu yüzden de bu tarlalar bana hiçbir şey hatırlatmazlar. Buna üzülüyorum. Ama sen beni evcilleştirseydin, bu harika olurdu. Altın renkli saçların var senin. Ben de altın renkli başakları görünce seni hatırlardım. Ve rüzgarda çıkardıkları sesi severdim.
Sustu tilki ve uzun bir süre küçük prensi izledi.
“Senden rica ediyorum. Lütfen beni evcilleştir!” dedi.
“Elbette” dedi küçük prens. “Ama pek fazla vaktim yok. Yeni arkadaşlar edinmem ve birçok şeyi anlayabilmem gerekiyor.”
“Sadece evcilleştirdiğin kişiyi anlayabilirsin” dedi tilki. “İnsanlarınsa hiçbir şeyi anlayacak vakitleri yoktur. Her şeyi dükkandan hazır alırlar. Ve arkadaşlar dükkanlarda satılmadığı için de, hiç arkadaşları olmaz. Eğer bir arkadaşın olsun istiyorsan, evcilleştir beni!”
13 Ağustos 2012 Pazartesi, 08:03 at 08:03
Başlangıcım yok benim, sonumu ise bilmiyorum.
E, ben de insan olmak isterdim, istemez miydim hiç? Adım olurdu, sanım olurdu, ünvanım, param, sevgilim, belki çocuklarım. Peki insan değilim diye benim bir hayatım yok mu? Var. Ben de varım. Çok oldu. Nuh’u bildin mi? O zamandan beridir işte. Nuh, becerikli adamdı, usta adamdı. Şimdi inanmazsın ama onun cebindeydim ben. Gök çok temizdi. İnan bana görmemişsindir böylesini. O berraklık yok artık. Var-yok. Ne acayip değil mi? Üç harfle dünyan değişiyor. Deniz iyi arkadaşımdır. Kaplumbağalar sonra. Zeytini çok severim. İsa’yı bilirsin? Dikişsizdi onun gömlekleri, ne güzel adamdı. Dibindeydim bir zeytinin. Cennete yakın bir yer. Kuyunun başına oturdu, yorgundu. Acı çekmekten mutlu olmaya başlamıştı. Kendini feda edecek yer arıyordu. Bir kadın geldi yanına, seviştiler. O dikişsiz gömleğini attı zeytinin üstüne, gölgesi üstüme düştü.
Şimdi gene cennete yakın bir yerdeyim. Kışın kar altındayım ama burda da var yeşillikler. Geçen bir kadın aldı beni eline. Güzel bir kadın. Esaslı. Baktı bana. Bir yüzyıl var ki kimse bakmamıştı böyle. Balkonuna çıkardı, çiçeğin dibine bıraktı beni. Burdayım şimdi. Yazları balkonda. İçeriden güzel bir sessizlik geliyor, dingin bir güzellik. Huzurun kokusu. Bekliyorum bakalım, beni cebine attığı gibi kimbilir nerelere!
Başlangıcım yok benim, sonumu ise bilmiyorum. Hayırlısı!
https://www.youtube.com/watch?v=PgHhvnbaa64
13 Ağustos 2012 Pazartesi, 08:26 at 08:26
http://www.youtube.com/watch?v=79_PMg4nxX0&feature=related
Bu video ile sevgilerimi göndermek istedim bu sabah… Her şey gönlünce olsun Başakcığım:-)
13 Ağustos 2012 Pazartesi, 09:22 at 09:22
Denizin Delisi
Unutmak mı, delisin,
Gitmesem de bekler orada deniz.
Gelirsem, bilmelisin
Benim beklememdir burada deniz.
Gitmek gibi geleceğim
Denizin delisine.
Delinin denizi gibi
O ne kadar giderse.
Özdemir Asaf
Dalgalardan yaptığım buket deniz kabuklarıyla süslü.
İçinde şiirler,
güzel dilekler,
hoş anılar,
sevgili dostlar,
çokca sakızlı sütlaç ve karadutlu dondurma,
gezilecek, görülecek, dinlenecek nice yeniler
hepsi senin için. Sevgiyle.
13 Ağustos 2012 Pazartesi, 10:50 at 10:50
Canım Başak,
“Yapraklara dallara, yeşillere, allara,
nice nice yıllara gülüm, nice nice yıllara.
Yaprak dala, al yeşile yaraşır,
gayrı bundan böyle vermem seni ellere…”
Sonsuz sevgi,
http://www.youtube.com/watch?v=CM6ooVgsWVk
13 Ağustos 2012 Pazartesi, 12:09 at 12:09
:)Başakcım Merhaba,
Benim buketim yayla çiçeklerinden,
Kaçkar’ın eteğinden…
Dağılan sis,
Rüzgarın belirginleştirdiği çiçek kokusu,
Yağmur, ardından gökkuşağı,
Altında sen,
Çiğ taneleri yapraklarda,
Üzerinde uğur böcekleri…
Sevgilerimle,
Şirin
UMUŞ
BÜTÜN İYİ KİTAPLARIN SONUNDA
BÜTÜN GÜNDÜZLERİN, BÜTÜN GECELERİN SONUNDA
MELTEMİ SENDEN ESEN
SOLUĞU SENDE OLAN
YENİ BİR BAŞLANGIÇ VARDIR
PARMAĞINI SÜRSEN DÜNYAYA, RENGİNİ ANLARSIN
GÖZÜNLE GÖRSEN ELMAYI, SESİNİ DUYARSIN
ONU İŞİTSEN, YUVARLAĞI SENDE KALIR
HER BAŞLANGIÇTA YENİ BİR ANLAM VARDIR.
NEDENSİZ BİR ÇOCUK AĞLAMASI BİLE
ÇOK SONRAKİ BİR GÜLÜŞÜN BAŞLANGICIDIR.
Edip Cansever
13 Ağustos 2012 Pazartesi, 15:11 at 15:11
Merhaba arkadaşlar.
İyi haftalar, keyifli günler dilerim. Çok hoş şeyler yazmışsınız, elinize, yüreğinize sağlık. Zevkle okudum
Ben mi yanılıyorum acaba ama , bu kadehteki rakının seviyesinde azalma var sanki. Geçen hafta yüzük ile serçe arasında değil miydi o rakı? Başak???
Sevgilerimle,
Servet
13 Ağustos 2012 Pazartesi, 16:29 at 16:29
Servet Abi’cim,
Bu arkadaşlar yutmoğrafta sürpriz bir doğum günü partisi düzenlemişler bana :)))
Hayatımdaki en keyifli en anlamlı kutlamalardan biri oldu gerçekten.
Çünkü bu sene kesinlikle dışarıda olmak istemiyordum ve en huysuz halimle ben evden çıkmam, kutlama da istemem dedim millete 🙂
Bazı kutlamalar acıtır insanın canını… 🙂
Bu huysuzlandığım arkadaşlarımdan bir kısmı da beni can evimden vurmuşlar 🙂
EH BUNA RAKI MI DAYANIR, AZALMIŞTIR TABİ :))
13 Ağustos 2012 Pazartesi, 16:55 at 16:55
Yeni yaşın güzel olsun sevgili kardeşim.
Ne mutlu sana, güzel dostların hep seninle olsun
Azalan rakı dertlerden değil, keyiften olsun
Haklısın, bu keyfe rakı mı dayanır; bir büyük borcum olsun ama , Yutmi’ye içirme sakın!
Sevgilerimle
13 Ağustos 2012 Pazartesi, 17:10 at 17:10
Başakcım, yutmografa bir bak dediler. Baktım olağandışı bir hareketlilik vardı. Bütün bu mesajlar aynı güne nasıl denk geldi, “yıldız yağmuru” gibi derken, yıldız ve yağmur lafları zihnimde döndü durdu.
Nerde durdu? Urla’da Demircili Koyunda, sadece dolunayın aydınlattığı bir lacivert gecede, masada rakı ve balık ve dahi roka, yukarıda yıldız yağmuru vardı. Ağustosun onüçü olduğunu çok iyi hatırlıyorum, çünkü bu tarih kızım Ayşe’nin doğum tarihidir. Ve biz senin doğum günün için ordaydık. (Yoksa ben kızlarımınki dışında kimsenin doğum tarihini bilmeyen, merak etmeyen biriyim. Benimkini de pek kimse bilmez; maalesef şimdilerde maaşımın yattığı banka doğum günümü hiç unutmuyor, hatırlatıyor.) O ayışıklı denize karşı kurulmuş bir ikinci masada da bir kızla annesi de annenin doğum günü için oturmuşlardı ve sen gecenin yarısını onlarla geçirdin.
Artık bu kadar açıklamadan sonra, ben de doğum gününü kutlayabilirim herhalde. Güzel bir şiirle yapayım bunu:
“sen ki eyvan ağıtlarda
sürekli ve ahşap bir gülümseme gibi durdun
gözlerin bozkırdan devşirme
yolların bozgundan derlenmiş
karanlık yolcusu turnaların ve kurdun
ey hüzünlere reâyâ olan derviş
acının vergisini verdin, gülün haracını ödedin
hüznü demirbaş defterinden düşmeye geldi sıra”
13 Ağustos 2012 Pazartesi, 18:17 at 18:17
Sevgili Başak, Bu şiiri sana çok yakıştırdım. Sanki seni anlattı bana…Sevgiyle dostlukla nice mutlu yıllara…
YAŞADIKLARIMDAN ÖĞRENDİĞİM BİR ŞEY VAR
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin
İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına
Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın
Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana
Ataol BEHRAMOĞLU
13 Ağustos 2012 Pazartesi, 21:47 at 21:47
Başakcım partiye biraz geç kaldım sanırım ama çok sevdiğim sana çok sevdiğim şairden, bir şiirle kapanışı yapmak istedim. Şİir tadında geçsin yılların.
VARDİYA
Bu dizeyi sen al götür
Bu dörtlüğü asma alsın
Çekirdekten piçlenmiş
Ekşi ki ordu bozar
Sen şaraba vur diviti
Ucu da esrik olsun
Zom vardiya şiirinin
Şu nakarat bende kalsın
Ezgisini kamışa sor
Suya kuma sor Hulki
Çamurum gözüne değil
Sen şaraba vur neyini
Perdesi eksik olsun
Nayi vardiya şiirinin
Ölüm- öte köy serhoş
Yaşamak beri şiir
İnce kıyım bi şair
Hulki Aktunç
14 Ağustos 2012 Salı, 00:05 at 00:05
Sabah bir solukta yazılanları okuyup işe gittim.
Şimdi de oturmuş Yutmoğraf’ımın başına, getirdiğiniz hediye paketlerini açıyorum (okuyorum, izliyorum, dinliyorum) birer birer 🙂
Öyle özel, öyle özenle seçilmiş ki her biri… Çok ama çok teşekkürler 🙂
Yüreğimin orta yerinden vurdunuz beni,
Sen misin dışarı çıkmayan deyip :))
Bu kadar mı güzel, bu kadar mı anlamlı olur bir kutlama…
Her biriniz ayrı bir gülümseme kondurdunuz yüzümün ayrı bir yerine…
Gönül desen zaten dolmuş, hazır yatağından taşmaya…
Ne diyeyim ben size… İyiki girmişiz birbirimizin hayatına 🙂
Bu son yudum da sizin için, tüm dostlarım, gönüldaşlarım için… SAĞLIĞINIZA !
14 Ağustos 2012 Salı, 22:46 at 22:46
yarasın 🙂
15 Ağustos 2012 Çarşamba, 08:08 at 08:08
Dün akşam Datça civarlarından kulağınıza çınlamalar geldi mi?? Melih biraz evvel linkinizi yollamış, ben de bir merhaba demek için uğradım….