Nerden başlasam, nasıl anlatsam… Hindistan.II.
Dün bütün gün fotoğraf indirmek, ayıklamak ve sınıflamakla geçti… Ne kadar çok fotoğraf çekmişim… Küba’da da çok çekmiştim ama onda ayıklamak, yayınlayacaklarımı aza indirmek kolay oldu. Ama Hindistan öyle değil, görsel açıdan çok zengin. Bir türlü kıyıp da eleyemedim Yutmoğraf’ımın yuttuklarını. Bizimkinin damak zevki de gittikçe daha mı gelişiyor nedir 🙂 Yazılarımı nasıl yazsam dedim, fotoğrafları kategorize ettim yazıları da mı etsem dedim. Dedim, dedim ama işin içinden çıkamadım. En iyisi mi günlüğümü alayım önüme, başlayayım yazmaya. Artık yüreğim nereye götürürse 🙂
Not: Yazıdan çok fotoğrafları merak edenler, yazıların sonundaki foto galerileri kaçırmasınlar derim . Bir de özellikle bu bölümdeki fotoğrafların altındaki notları atlamamanızı öneririm.
* * *
Sharjah’dan (Dubai) Delhi uçağına bindiğimizde artık Hindistan kokusu solumaya başlamıştık. Uçağın neredeyse tamamı Hintli’ydi. Zafer Abi çoğunun işçi olduğunu söyledi. Bu arada ben Airarabia ile uçtum ve rahatlıkla söyleyebilirim ki yiyecek içecek ikramı dışında THY’dan farkı fiyatının yarı yarıya daha ucuz olması. Yeme içme parayla ama o bile o farkı kapatmaya yetmez. Ve tabi bir de alkol yok 🙂
Delhi havaalanı beklediğimden çok daha büyük ve modern çıktı. havaalanından çıkıp taksiyle otelimize doğru yola koyulduk. Trafik korkunçtu. Özel araçlar, taksiler, motorlu ve bisiklet rikşalar, korna sesleri… Yeni Delhi’den eski Delhi’ye doğru gidiyorduk. Otelimiz eski Delhi’de idi. Otel’de grubun diğer üyeleri ile buluşup odalarımıza yerleştikten sonra eski Delhi’de kısa bir şehir turu yapmak üzere metroya bindik. Kalabalık, toz ve gördüğümüz görüntüler bizi her an şaşkına çeviriyordu.
Eski Delhi sokakları yoksulluk, pislik ve açlık kokuyordu. Yemekçilerin önünde, biri gelir de para verir karnımı doyururum diyen yarı çıplak insanların fotoğrafını çekerken yaşadığım sıkıntıyı anlatamam. O an hissettiğiniz sadece koca bir şaşkınlık. Gerçek duygularımı şu satırları yazarken hissettiğimin farkına vardım. İnsanların gözlerine bakamadım. Fotoğrafa sanatsal değer katmak için ışık ayarı yapamadım. Alel acele basıverdim deklanşöre… Ne kadraj, ne enstantene ne ışık ayarı… Utandım mı, acıdım mı, içim parça parça… Nasıl anlatabilirim ki… Ateşim de yok, peki gözümden süzülen yaşlar neden… Ben en kötünün içinde bile güzeli bulup çıkarmayı başardığımı sanırdım ama o sokaklarda güzel bir şey bulamadım…
Bu görüntüleri sizlerle paylaşacağım. Biraz sert ve acı bir başlangıç olabilir ama gerçek yaşam bu. Neyse ki tüm gezi böylesi görüntülerle geçmedi. Sizlerle yazıdan çok fotoğraf paylaşmaya çalışacağım ama ileri ki zamanlar ne getiri bilemem. Bu fotoğraflara bakıp da “Bu mu renkler diyarı Hindistan” demeyin. Bu Hindistan’ın bir yüzü. Hindistan gerçekten renkler diyarı. Yazının başındaki fotoğrafı bu nedenle özellikle seçtim.
14 Mart 2012 Çarşamba, 16:19 at 16:19
Hepsi mükemmel fotoğraflar.Eline sağlık
14 Mart 2012 Çarşamba, 16:39 at 16:39
BAŞAK, BAK SANA GÜVENİP HİÇ NOT TUTMADIM ve BU GEZİ İLE İLGİLİ BİR YAZI KALEME ALMAYI DÜŞÜNMEDİM… (Bu kez işi tembelliğe vurup kalemi güzel olan arkadaşımın notlarını belleğe atıp anımsamam gereken bir şey olursa göz atmayı yeğledim… Onun için…) GELEN YAZILAR DAHA AYRINTILI OLACAK UMARIM… :-)))
SONDAN BİR PARAGRAF ÖNCE YAZDIKLARINI BEN ÇOK NET OLARAK SON ÖLÜ YAKMA TÖRENİNDE YAŞADIM…
ALANA GİRDİĞİMİZ ANDA KARŞILAŞTIĞIM FERYATLAR KANIMI DONDURDU ve ANINDA MAKİNEMİ KAPATTIM… O GRUBUN YANINDA DURMAYA DAHA FAZLA DAYANAMADIM ve UFAK ÇAPTA YAPILMAKTA OLAN DİĞER TÖRENE GEÇTİM.
HİÇ NİYETİM YOKTU FOTOĞRAF ÇEKMEYE… FAKAT YAKILAN BİR BEBEKTİ ve ANNE İLE YANINDAKİ İKİ KADININ YÜZÜNDEKİ ACIYI ANLATMAK, AÇIKLAMAK OLASI DEĞİLDİ… ÇOK ETKİLİ İDİ… SIRF O ÜÇ KADININ YÜZ İFADESİNİ ÇEKMEYE KARAR VERDİM… AMA ÇOK TEDİRGİNDİM… KIRAR MIYIM? HAKARET OLUR MU? gibi BİR ÇOK KARMAŞIK DUYGU ARASINDA BİR İKİ KARE ALDIM.
İKİ ADIM ÇAPRAZIMDA DURAN GENÇ BİR ADAMIN SAYGILI BİR ŞEKİLDE UYARMASI SONUCU BEN ZATEN ZOR TUTTUĞUM GÖZYAŞLARINA ARTIK ENGEL OLMAKTA GÜÇLÜK YAŞAMAYA BAŞLADIM. BİR İKİ ANLAMSIZ ÖZÜR ÇABASI ve ORADAN UZAKLAŞMAK, YAPILACAK TEK ŞEY BUYDU…
HEMEN TERK ETTİM ORAYI…
SİZİ DIŞARIDA BEKLEDİM :-((((
14 Mart 2012 Çarşamba, 17:32 at 17:32
Rüştü Abi,
O ölü yakma törenine ben de girmeyip dışarıda bekleyenlerdenim. Gerçekten feryatlar hala kulağımda…
Hatta bu sayede gezinin en iyi fotoğraflarından birini çekme imkanı buldum. Daha yayınlamadım ama ilerleyen zamanlarda yayınlayacağım 🙂
14 Mart 2012 Çarşamba, 17:11 at 17:11
Sevgili Başak Ellerine, “bakıpta gören gözlerine” sağlık. Fotoğraflarınla gezmiş oldum 🙂 Çok teşekkür ederim paylaşımın için. sevgşler.
14 Mart 2012 Çarşamba, 17:14 at 17:14
hep derim ki.. herkesin gördüğü zaten görünmüştür.. mühim olan bakıp ta görünmeyeni karelere sığdırmak başka bir kabiliyet derim, deklanşörüne ve elinin hassasiyetine sağlık.. 🙂
14 Mart 2012 Çarşamba, 20:32 at 20:32
Çok teşekkür ederim, renklerimi beraberinde getirmişsin sagolasın. Anıları bekliyorum
Sevgilerimle
jale
14 Mart 2012 Çarşamba, 23:13 at 23:13
Anlattıklarından ve fotoğraflardan gördüğüm anladığım kadarıyla yaşadığımız ülkenin kıymetini bilmemiz gerekiyor. Bazen gördüğümüz, yaşadığımız ya da duyduğumuz sorunlara çok ağır tepkiler verebiliyoruz ama yutmoğrafının bize taşıdığı görüntüler karşısında insanın içinin parçalanmaması mümkün değil. Fotoğraflara bakarken kendi ülkemde benzer şekilde sefalet içinde yaşayan insanlarımız geldi…Varlıkla yokluğun iç içe geçtiği, açlıktan kimsenin ölmediği düşüncesine kapıldığımız anlarımız hepimizin olmuştur. Oysa daha geçen sene Milas’ta borç almaktan utandığı için evlerinde sakince ölümü bekleyen ve komşuları tarafından kurtarılan onurlu emekli karı koca geldi aklıma. İsyan duyguma yenik düşüp kendimi kaybetmenin eşiğinde olduğum zamanlarımı hatırlattı fotoğrafların…teşekkür ederim, tekrar bana bu duyguları hatırlattığın için.
15 Mart 2012 Perşembe, 00:28 at 00:28
Incredible India!!!
Anlatılamaz, yaşamak gerekli…
Mistik havası,
Dini törenleri,
Yaşam felsefeleri,
Yaşam şartlarını ve olayları kabullenişleri,
İnsanlara, hayvanlara ve doğaya kendi inançlarıyla saygı ve hoşgörüleri,
Sadece korna sesleri ile karmaşık trafikte kavgasız, gürültüsüz seyahat etmeleri.
(Kamyon arkası yazıları HORN PLEASE!!!).
İnsanlardaki sakinliğin sokaklarda başıboş dolaşan sığır, köpek ve maymunlara da
yansımış olması ve daha neler neler…
Sevgiler,
NAMAS TE!!!
15 Mart 2012 Perşembe, 13:08 at 13:08
hoş gelmişsin 🙂
”bir yaşam biçimi olarak yoksulluk” da yok mu orada? biz batılı gözlerin ”zavallı insanlar” dedirten bu yaşama biçimi değil miydi Gandi’yi de hiç tanımadığımız bir eylem biçimine iten?
sevgiler
15 Mart 2012 Perşembe, 19:18 at 19:18
Paylaştığın için cok teşekkürler Başak …gk
16 Mart 2012 Cuma, 12:08 at 12:08
Tuylerim diken diken oldu hele ki” Ben en kötünün içinde bile güzeli bulup çıkarmayı başardığımı sanırdım ama o sokaklarda güzel bir şey bulamadım…” cumlesini okuduktan sonra gozlerim yasardi ve isyan ettigim, kizdigim gunlere haksizlik ettigimi dusundum. Bir sey yapmaliyiz ama cidden bir sey.
16 Mart 2012 Cuma, 12:36 at 12:36
Önce sahip olduğumuz güzelliklere hak ettiği değeri vererek başlayabiliriz belki dostum, ne dersin?
Sonra da güzellikleri korumak için kayıtsız kalmayabiliriz, elimizden geleni yapabiliriz diye düşünüyorum 🙂
16 Mart 2012 Cuma, 12:10 at 12:10
Başak’cığım,
Hindistan’a gitmeden önce seninle tanışmıştık. Yüz yüze tanışmadan önce fotoğraflarından ve özellikle yazılarından müthiş zevk alıyordum çünkü duygularını birebir yansıtıyordun. Seni tanımaktan müthiş keyif aldım. Son olarakda Hindistan gezisini birlikte tamamlamak büyük keyifti. Biliyordum ama somut olarak bunu yaşadım sen yutmografınla bir bütün olmuşsun. Onsuz seni düşünemiyorum onunla birlikte çılgın Başak oluyorsun vallahi….
Gezimiz tatlısıyla acısıyla mükemmeldi hala tadı damağımda, gerçekten görülmesi gereken bir ülke pisliğiyle, trafik karmaşasıyla, hastalık derecesinde korna çalmalarıyla, insanların ve hayvanların uyum içinde yaşamalarıyla, rengarenk giysileriyle, canlı takılarıyla, herşeyi olduğu gibi kabullenmeleriyle, 24 saat dinlerini yaşamalarıyla, her olayı bir tören haline getirmeleriyle, acaip acı ve bol baharatlı yemekleriyle (yemeklerle pek aram olmadı..), iş yaptıkları veya yaşadıkları mekanlara kendileri kadar önem vermedikleriyle, her zaman güler yüzlülükleriyle, güzel ve şirin gözleri sürmeli bebekleriyle, bize göre çok ucuz olan yaşantılarıyla, karmaşanın içinde kendilerince kuralcılıklarıyla…..
Başak’cığım gezimizi kısaca özetlemiş oldum. Tren yolculuklarımızı hiç unutamıyacağım herhalde…..
Aklıma gelen bunlar, Taşkın abinin dediği gibi daha neler var neler…..
Hepimiz mutlu döndük memleketimize önemli olanda buydu, çöplük ülkesinde gördüğüm bu güzellikleri tekrar yaşattığın için sana teşekkür ediyorum.
Her istediğine kavuşman dileğiyle çok çok öpüyorum seni.
OYA HATİPOĞLU
16 Mart 2012 Cuma, 12:27 at 12:27
Oya’cım,
Ben de seni ve sizleri tanıdığım için çok mutluyum. Dediğin gibi tren yolculuklarımız unutulmaz 🙂 Sıcacık yumuşacık kucakladınız hepiniz beni ve sizlerin yanında yabancılık çekmek şöyle dursun, kendi ailemle yolculuk yapıyor gibi hissettim. Tren bölümünü sana ithafen yazacağım 🙂
17 Mart 2012 Cumartesi, 01:04 at 01:04
açlık ve ölü yakma sahnelerinin senin ve yorumcu arkadaşlar tarafından anlatımı beni çok duygulandırdı, bunun yanında ülkemizin şartlarının bu ülkeden iyi olması beni bir okadar mutlu etti. fotoğraf eleme konusunda sana katılıyorum, keşke imkan olsa de elediklerinide görsek.