TANGO
SENFONİK TANGOLAR
Yazıyı okurken dinlemenizi öneririm.
http://www.hectordelcurto.com/eternaltango_music.html
Tangonun benim için hep çok özel bir yeri vardır. Hiç tango yapmadım. Hiç tango kursuna gitmedim. Hiç heves de etmedim. Çünkü tango yapılmaz, yaşanır birşeydir benim için. Tangoyu yaşarken bir de yapıyorsan o muhteşem bir şey tabii. Filmi çekilesi bir şey yaşıyorsun demektir.
Tango ile aramızdaki bağı nasıl tanımlarım bilemiyorum. Ama çok güçlü olduğunu hissediyorum. Beni heyecanlandırdığı kesin. Duygular çok derin ve yoğun. Tutku var içinde. Çırılçıplak ama aynı zamanda gizemli. Özgürdür ama tutsaklığı da barındırır içinde. Gözler, bedenin kıvrımları kadar önemlidir. Acayip birşeydir tango. Tarif edilemez, yapılamaz… ancak yaşanır bir şeydir.
Akşamki konserde dans yoktu. Daha doğrusu görsel dans yoktu. Ama tango müziğinin içinde taşır dansı. Müzisyenler, enstrümanlar, notalar bile birer dansçıdır tango çalarken. Tango, sigaradan aldığın ilk nefesin, dumanını içine çekmek gibi birşeydir. Ya da sert bir içkinin, bir ateş topu gibi içini yakmasıdır tangoda kemanın sesi.
Senfonik tango farklı bir tat. İki farklı lezzetin biraraya gelip bir başka muhteşem lezzet yaratması gibi. Fındıkla kara üzüm gibi mesela. Emin olun, ikisini ayrı ayrı yediğinizden daha fazla yersiniz birlikte yerseniz 🙂
Senfonik müzik tangonun vahşiliğine engel olmadan çok güzel sarıp sarmalamış onu. Hatta varlığını anlamıyorsunuz bile. Yalnızca parçaların başında pamuklara sarıp sarmalayıp tangonun kucağına bırakıveriyor sizi. Bunun gibi bişey işte. Nasıl anlatabilirim başka bilemedim :))
Bu konserde -CSO dışında- bir piyano, bir keman, bir kontrbas, bir de bandoneon (bir çeşit küçük akordeon, açılınca dikdörtgen bir tırtıla benzeyen hani) vardı. Dördü de tek kelimeyle muhteşemdiler. Hepsinin adları ve sitelerini altta gönderiyorum, ilgilenen olursa bilgi alabilirler.
Tüm konser boyunca bir aşk hikayesini izledik sanki. Keman, bandoneon’a aşık bir kadın. Bandoneon’da kadına aşık ama fazla gururlu biraz da serseri kılıklı. Çingene gibi… Piyano ve kontrbas da aşıklar kadına. Piyona biraz entelektüel bir tip. Tutkulu ama umutsuz. Derinliği olan, melankolik bir dille anlatıyor aşkını kemana. Kemanın gönlü bandoneonda bunu biliyor ve kahroluyor. Bandoneon hırçın. Piyanoyu yaklaştırmıyor kadınına. Ama kendi de uzak duruyor. En feci durumda olan kontrbas. O platonik aşık. Üçünü izliyor uzaktan ama birşey gelmiyor elinden uzaktan serenat yapmaktan başka. Ama keman duymuyor bile onu. Piyano ve Bandoneon aşkları için savaşırken, o bir kenarda durmuş öylece bakıyor onlara.
Sonunda ne mi oluyor. Bandoneon kazanıyor. Piyano pes ediyor. Fakaaaat bis sırasında piyano tangoyu caz olarak bir yorumluyoooor :)) İşte inanılmaz güzeldi. O zaman kemana kendini gösteriyor. Kemanla piyano kapışıyorlar bu sefer. Bandoneon savaş alanını terk etmiyor ama piyanonun gücünü de görmezden gelemiyor. Neyse uzatmayayım. Piyano son kozunu kullanıyor ama keman bandoneon’dan vazgeçmiyor :))
Bu masal da böyle bitiyor.
SANATÇILAR;
Keman (MACHIKO OZAWA) muhteşem ! Kız çocuğu 3 yaşında piyanoya başlamış, 8 yaşında kemana. İlk konserini 14 yaşında Tokyo Yenişehir Orkestrasında ile solist olarak gerçekleştirmiş.
Bandoneon (HECTOR DEL CURTO) Arjantinli. Tek kelimeyle çok etkileyici. New York Times, “bandoneon’la içe işleyen sololar” diye tanımlamış. Aynen öyle.
Piyano (PABLO ZIEGLER) O da Arjantili ve Grammy ödülü sahibi. Tango ritmlerindeki caz doğaçlaması gerçekten inanılmazdı.
Kontras ( PEDRO GIRAUDO ) Platonik aşık :))) O da iyi bir çocuğa benziyor. Üstelik kendi grubu da varmış.
SANATÇILARA AİT SİTELER
PABLO ZIEGLER – Piyano http://www.pabloziegler.com/
HECTOR DEL CURTO – Bandoneon http://www.hectordelcurto.com/
MACHIKO OZAWA – Keman http://www.myspace.com/machikoozawa
PEDRO GIRAUDO – Kontrabas http://www.pedrogiraudo.com/index.php?news