Buluşma
Hayatta bazı buluşmaların kaçışı olmadığına inanıyorum. İnsanın kendi duyguları ile buluşması gibi örneğin… Ve hayat, her zaman bu fotoğraftaki gibi güzel buluşmalar yaşatmıyor insana. Duygularından kaçan kaçıyordur ama ben hiç kaçamadım.
Şu an Yutmoğraf’la olan buluşmam gibi. Yutmoğraf’la buluşmamın kendi duygularımla buluşmak olduğunu ilk defa keşfetmiyorum tabii ama ilk defa bu kadar ertelediğimi fark ediyorum. Ben bunları düşünürken, keçilerimden biri içeriden sesleniyor; daha ne kadar erteleyeceksin acaba? İstersen yedi kat yerin dibine hapsedip, anahtarını da denize at, mürenler yutsun da sen de bir daha görüp başa çıkmak zorunda kalma o duygularla… Çok gerekliydi şimdi bunları söylemesi. Ama keçi bu, susar mı? Benim keçilerim susmaz… Susturun becerebilirseniz ben beceremedim elli yıl oldu…
Dişe dokunur bir şey yapmadan günler ardı ardına geçiyordu. Bir yerden başlasam iyi olur diye düşündüm. Aysun’un yeni çıkan öykü kitabını aldım elime. Şu sıralar odaklanma zorluğu yaşıyordum ve onun için öyküyle başlamak iyi olabilirdi. Sıralı okumak istemedim. Bu aralar nedense sıralı ve düzenli olan şeylere karşı bir isteksizliğim var. Ya da tam tersi. Ya da sanırım kafam karışık, içim de ne istediğini tam bilmiyor. Her neyse, okumaya, kitabı ile aynı adı taşıyan öyküden başlamaya karar verdim; “Sessizce şarkı söylüyorduk”. Güzel bir isim olmuş diye düşündüm. Öykünün mültecilerden bahsettiğini anlayınca -bu öyküyü okumayı sonraya bırakarak- bir başka öyküye yöneldim. Artık ne arıyorsam… Sanırım önce keyifli duygularla buluşmak istiyordum. Bu sefer kitabın en kısa öyküsünü okuyacaktım. Bir sayfadan azdı. Aysun, sanki bu buluşmada bana refakat ederken aslında neden kaçmak istediğimi anlamışcasına bu öyküsüyle çıkmıştı karşıma; öykünün sonunda “ Giden o, kalan ben.” diyordu Aysun. “Tül perdenin aklığına, koltuğun leke tutmayan kadifesine, Hereke yolluğun saçaklarına, kapı önündeki hoşgeldiniz paspasa tutsak ben.”
Kitabı kenara koydum. Cemşit’ini kaybetmiş Samet gibi hissediyordum. Gözlerim aşağıya, ellerime doğru kaymıştı. Görüntülerle birlikte savrulan anıların içinde kalmıştım. Ellerim beni üç çift elin buluştuğu yıllara götürmüştü. Galiba elleri ve dokunuşlarını önemsemem o zamanlardan gelen bir şey. Ellerle ilgili önemli bir iz daha var hayatımda;
Dalış eğitmeni olarak ilk eğitim dalışlarına Bağaçhan’la başladığım zamanlardı. Dalışlarda çok üşüdüğüm için dalış eldivenlerimi hiç elimden çıkartmazdım. İlk defa o zaman dikkatimi çekti Bağaçhan’ın eğitimler sırasında elinde eldiven olmadığı. Oysa uzun eğitim dalışları sırasında insan daha da çok üşüyordu. Boğaç’a neden eldiven takmadığını sorduğumda; “denize ilk giren insan biraz korkar. Elini tuttuğumda tenimi hissetmesi önemli, orada güven ve sıcaklık bulur ve rahatlar”. Çok etkilenmiştim. O günden sonra ben de eğitim dalışları sırasında eldivenlerimi hiç takmadım. Sualtı ile ilk defa buluşan ve onun tedirginliğini yaşayan acemi dalgıçlar benim elimi tutarken ne hissettiler bilmiyorum ama ellerimin arasından uçuruma kayıp giden o güzel insana son kez baktıktan sonra, o soğuk kış günü, cami avlusunda boşalan ellerimin arasında hissettiğim dost ellerin sıcaklığı, bana hep Boğaç’ın o sözlerini anımsattı. Ve ellerim hiç üşümedi. Size o sıcaklığı nasıl anlatırım bilmiyorum. Belki bu fotoğraflar anlatır.
Bir çocuk, bir adamı babalığa seçiyorsa eğer, o adam iyi bir adamdır. Evet şimdi giden O, kalan benim. Onun, çevresindeki bir çok kişide farklı izler ve farklı güzellikler bıraktığını biliyorum. Ve ben, kendi adıma , ondan öğrendiğim güzelliklerle yaşamaya ve geride bıraktığı bende yaşatmaya devam edeceğim.
Tutsaklığın hiç bir biçimini sevmiyorum. O da sevmezdi. Onun için yakında yeniden yola koyulacağım. Güzel diyarlarda buluşmak dileğiyle…
06 Şubat 2017 Pazartesi, 16:53 at 16:53
“Sevgi anlatılamaz” derdim.
Anlatmışsın.
O kocaman yüreğine sağlık.
06 Şubat 2017 Pazartesi, 17:17 at 17:17
Evet uzak diyarlara giderek yazmak senin ilacın olacak….
Giden ardında bu kadar güzellik bırakmış. Ne mutlu .
Ne diyebilirim , eline sağlık
06 Şubat 2017 Pazartesi, 17:42 at 17:42
Duygularla buluşmak ne hoş bir anlatış. Hiç aklıma gelmemişti. Okuyunca ben de duygularımla buluştuğumu fark ettim. Bir çocuğun bir adamı babalığa seçmesi kadar güzel kaç duygu olabilir?
Fotoğraftaki üç el zihnimde kalacak hep.
Öyle güzel insanlar tanıyorum ki, herkese nasip olmaz. Kiminin yoluna çıktım, kimi yoluma çıktı. o yüzden şans diyorum. Onlarla yaşadıklarım, paylaştıklarım, öğrendiklerim anlatılmaz. Herkesin böyle güzel insanları olur hayatında. Aslolan yaşarken içinden gelen güzel şeyleri bölüşmektir. Sonraya ne kalır? Eksilirsin ama zihninde o güzellikler kalır; bir gülüş, bir dokunuş, şöyle omuz omuza bir kare fotoğraf. Bir sürü şey geçiyor aklımdan, anlatamıyorum yine de.
Başakcım İlhan Berk ile bitireyim;
el eledir çünkü aşkla ölüm.
uzat ellerini, küçük uzat bana
sürgünüm
06 Şubat 2017 Pazartesi, 18:01 at 18:01
Buluşma, dokunaklı olmuş, duygu dolu, sevgi yüklü, anlamlı,
sabır ve akıl herşeyin üstünde, insana yaşama sevinci ve güç verir.
06 Şubat 2017 Pazartesi, 18:08 at 18:08
Merhaba, merhabaaa…bazen yazıyor olman, yazdıklarının önüne geçiyor, şimdi de o zamanlardan birisi 🙂 inan ne yazdığını hissedemeden yazıyor olmana yazdım :))
06 Şubat 2017 Pazartesi, 18:17 at 18:17
Seçme değilde , Babalığını kabul etmişsin , içine sinmiş o boşluğu kaplamış 🙂
İyi insanlar öyledir fark ettirmeden içine yerleşirler insanın …
06 Şubat 2017 Pazartesi, 19:12 at 19:12
Çok etkilendim, pek güzel yazmışsın. Bugün bunu okudum ben de:
“O boşluk doldu sanırsınız
Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir…
Murathan Mungan”
06 Şubat 2017 Pazartesi, 20:08 at 20:08
Başak’cığım,
Kendine o güzel adamı baba olarak seçen o güzel küçük çocuğu kucaklıyorum. Ellerinden demiyorum; o güzel adam, o küçük çocuğun ellerinden tutmuş ve hiç bırakmamış.
Bir gün, bizimle, küçük ama kocaman bir anı paylaşmıştın.
Arkadaşlarıyla sokakta oynarken, istediği bir şeyi almak için, evde olmadığını bildiği halde, içeriye ” Anneeeee!” diye seslenen küçük bir çocuk. O küçük çocukla sessizce anlaşıp, çocuğun her seslenişinde pencereye çıkan ve istediği her şeyi çocuğa getiren bir baba!
Ne güzel bir anlaşma! Hiç unutmadım; unutmayacağım ben de!
Yutmografla buluşmak her zamanki gibi tazecik sıcacık bir ekmeğin eve girişi gibi.
Sevgilerimle!
06 Şubat 2017 Pazartesi, 21:23 at 21:23
Ben bu müziği dinlerken okudum yazını…, başka bir buluşma
https://www.youtube.com/watch?v=ZFDCtC6M2Es&index=2&list=RDgWMUnm4cqqk
06 Şubat 2017 Pazartesi, 22:58 at 22:58
Basak’cığım, yazın o kadar sıcak ki… Evren’in bizleri buluşturduğu an dilimlerinde olduğumuz için çok şanslıyız…. Sevgiler
07 Şubat 2017 Salı, 08:37 at 08:37
Okuduktan sonra yazmak istedim, YAZAMADIM…Yazdıklarını derinden hissettim tatlı kadın.
07 Şubat 2017 Salı, 08:58 at 08:58
Canım, kocaman yürekli birtanem benim, ah göreceksin ki gitsen de kalsan da O orda duracak, ama yine de git …başka hikayeler yardım edecek eminim..
07 Şubat 2017 Salı, 11:43 at 11:43
Ağlattın bir kere daha. Öyle güzel bir insanla yolunun bu şekilde kesişmiş olması büyük şans, böyle erken ayrılmak ise büyük şanssızlık. Sayende benim de onunla tiyatrolarda vs. tekrar birlikte olmak şansım oldu. Onun gibi biri olmak isterdim ama çok zor. Onun hayatımıza dokunmuş olmasıyla teselli buluyoruz. Nur içinde yatsın. Siz en yakınlarına kolay gelsin. Sevgilerimle…
08 Şubat 2017 Çarşamba, 13:05 at 13:05
Sevgili Başak,
Boğazımda bir düğümle bir çırpıda okudum yanaklarımdan süzülen damlalarla bitirdim yazını. Uzunca bir süredir sayfana girip yeni hangi yazı var diye bakıyordum sıklıkla bugün bununla karşılaşmak varmış ve duygularla buluşmak hayatlarımıza dokunmak. O güzel insan senin sayende buradan bizlerede dokundu. Ne büyük bir onur
Sevgilerimle
08 Şubat 2017 Çarşamba, 20:17 at 20:17
Çokkk güzel. Bugün duyduğum haberlerden sonra iyi geldi ne kelime. Ağlattınız beni. Sevgimle
15 Şubat 2017 Çarşamba, 13:47 at 13:47
Duygularını konuşarak anlatamayan onca büyük insan varken , yazarak anlatmak ne büyük güçtür 🙂
Tesekkürler Başak Hocam
19 Nisan 2017 Çarşamba, 15:01 at 15:01
Başakcım yazını geç okumak benim ayıbım olsun. Öykümün sana bunları düşündürmesi ne güzel. Artık o öykü benim için başka duyguları da ifade edecek. Sen ne şanslısın ki böylesine güzel bir insanı yakından tanımışsın. Bazen öyle biri gelir ki yaşamımıza dokunur ve sonsuza dek değişiriz. İyi ki…