Herkese 2015'de sevdikleri ve sevenleri ile birlikte, sağlıklı, barış, umut ve sevgi dolu bir yıl dilerim... “... Dayan kitap ile Dayan iş ile. Tırnak ile, diş ile, Umut ile, sevda ile, düş ile“ A.Arif
Bu yazı 30 Aralık 2014 Salı günü Genel bölümünde yayınlandı. Bu yazıya gelen yorumları RSS 2.0 beslemesinden izleyebilirsiniz.
2024 © Başak'ın Yutmoğrafı WordPress ile hazırlanmıştır.
Yazılar (RSS) |
Yorumlar (RSS) | Esther Teması
30 Aralık 2014 Salı, 15:27 at 15:27
Başak’cığım aynı duygularla sana da iyi bir yıl diliyor ve çok çok öpüyorum.
30 Aralık 2014 Salı, 15:36 at 15:36
Başakcığım, dileklerinin gerçek olmasını diler sevgiyle kucaklarım.
Her şey gönlünce olsun!
30 Aralık 2014 Salı, 16:16 at 16:16
yeni yıl dileklerine aynen katılıyor bunlara bol gezili günleri de ekliyorum, sağlıcakla ve sevgiyle kal.
30 Aralık 2014 Salı, 16:20 at 16:20
Basak’cim 2015 istediklerini getirsin, bolluk bereket ve saglik diliyorum. Bir de sevdiklerin eksik olmasin etrafinda.
30 Aralık 2014 Salı, 17:11 at 17:11
Şiir ile şarkı ile “Diren” kalbim, kitabım umutla… düşle… sevdayla…
Daha iyi yeni yıl dileği almadım:-)
Teşekkürler Yutmi, Başak, Yutmograf…
Aynı dilekleri bomerang gibi sizlere döndürüyorum, katlayarak…
30 Aralık 2014 Salı, 17:23 at 17:23
Yeni yılda sağlık, mutluluk ve herkesin dileklerinin gerçekleşmesini diliyorum! 🙂
Dünyaca ünlü Sümerolog ve tarihçi, Dr. Muazzez İlmiye Çığ açıklaması:
“Çam ağacı süslemek, tamamıyla Türk adetidir. Yeni Türk devletleriyle münasebetimiz, bize yepyeni şeyler öğretiyor.
Eski Türklerde, yerin göbeğinden göğe kadar bir ağaç tasavvur ediliyor. Bu hayat ağacı, Sümerlerde de var. Bir ucunda göktanrısı duruyor. Türklerde güneş kutsal, ama tanrı olarak kabul edilmiyor. 22 Aralık’ta güneş yeniden fazla olarak dünyayı aydınlatmaya başlayacak. Günler uzamaya başlayacak. Türklerin göktanrısı, gün ile geceyi tanzim ediyor gökte. Sözde, gün ile gece sürekli münakaşa halinde. 22 Aralık’ta gün geceyi yeniyor. Bunu “Yeniden doğuş bayramı”, Türkler kutluyorlarmış.
Türkistan’da bir ağaç varmış, akçam, ve bu akçam başka yerde yetişmiyormuş. Akçamı getirip eve koyuyorlar, akçamın altına o sene Tanrı onlara güzel şeyler verdi, güzel bir yaşam verdi diye Tanrı’ya hediyeler koyuyorlar. Dallarına da ertesi sene için Tanrı’dan niyaz ettikleri şeyler, adak olarak istedikleri şeyler için paçavra veya kurdela koyuyorlar. O günlerde büyük bayram, şenlik yapıyorlarmış. Aileler toplanıyor, büyükler varsa ziyaret ediliyor, özel yemekler yeniliyor, güzel elbiseler giyiliyor.
Bu adet, Türkler yoluyla Avrupa’ya geçti. Konunun Noel’le alakası yok. İznik Konsili’nde, pagan adeti görülen bu adeti, İsa’nın doğuşu olarak kabul edelim diyorlar ve bu adet Hristiyanlara geçiyor. Ama ağaç süsleme pek yok. 16. yy’da Almanya’da başlıyor, daha sonra Fransa’ya geçiyor ve dünyaya yayılıyor.”
ÇAM BAYRAMI (NARDUGAN)
Altay’daki çamlar, her zaman, şaşılacak kadar güzeldiler. Oklar gibi düzgün. Çam, eskiden Türklerde mukaddes ağaç sayılırdı. Onu eve “alırlardı”. Onun şerefine, daha üç-dört bin yıl önce, insanların putlara tapındıkları zamanlarda, bayramlar düzenlediler.
Bayram, ilkin Dünyâ’nın merkezinde, tanrıların ve ruhların dinlendikleri yerde yaşayan Yer-su’ya adanırdı.
Yer-su’nun yanında, gür beyaz sakallı bir ihtiyar olan Ülgen bulunurdu. İnsanlar, onu dâimâ, zengin kırmızı kaftan içinde gördüler. Ülgen, aydınlık ruhların reisi idi. O, altın kapıları olan altın yer-altı sarayında, altın bir taht üzerinde oturmaktaydı. Güneş ve ay, ona itaat ederlerdi.
Çam bayramı, kışın en soğuk zamanında, karakışta, 25 Aralık’ta yapılırdı. O zaman, gün geceye gâlip gelirdi. Ve güneş, toprak üzerinde biraz daha uzun süre kalırdı. İnsanlar, Ülgen’e duâ ederler, güneşin dönüşü için ona teşekkür ederlerdi. Duâların işitilmesi için Ülgen’in sevgili ağacı olan çam süslerlerdi. Onu eve getirirler, dallarına parlak kurdelalar bağlarlar, yanına hediyeler yığarlardı.
Bütün gece, güneşin karanlığa gâlibiyeti hâdisesi dolayısıyla eğlenirlerdi. Bütün gece “Koraçun, Koraçun” diye bağırırlardı. Böylece bayramı “Koraçun” diye adlandırdılar; bu söz, eski Türklerin dilinde, “azalsın” mânâsına geliyordu… Yâni, gece azalsın, gündüz artsın.
Çamın etrâfında sabaha kadar “inderbay” adı verilen bir halka (dâirevî) oyunu oynarlardı: insanlar, güneşi sembolize eden dâireye katılırlardı. Böylece, semâvî ışık vereni (güneşi) geri dönmeye çağırırlardı. Herkes, en mahrem dileğin, esrârengiz bu gecede, değişmeden gerçekleşeceğine inanırdı.
Gerçekten de, Ülgen, bir kere olsun red cevâbı vermedi, hayatta bir kere olsun mahcup etmedi: Bayramdan sonra gece dâimâ kısaldı; kızıl güneş ise, hep, gökyüzünde daha uzun, daha uzun süre kaldı.
Çam, “Ülgen’in ağacı” diye adlandırıldı. O, tanrıların ve ruhların yer-altı dünyâsı ile insanların dünyâsını birbirine bağlardı. Çam, ok gibi, yukarıya, gökyüzüne çıkan yolu gösteriyordu…
Bunca yüzyıl geçti, ama eski bir bayram unutulmadı. Yeni yıl ağacı (çam) bayramı, bugün herkesin mâlumu! Ülgen, gerçekten, yeni bir ad –Ayaz Ata– aldı; fakat onun bayramdaki rolü ve kıyâfeti aynen kaldı.
Ülgen, efsânelerin söyledikleri gibi, bâzan kılık değiştirirdi. O zaman Erlik adını alırdı (Bununla birlikte, Erlik’in Ülgen’in kardeşi olması da mümkündür)…
Eski Türklerde Ülgen ve Erlik, iyiliği ve kötülüğü, ışığı ve karanlığı temsil ediyorlardı. Onun için, 25 Aralık’ta, bütün insanlar, hattâ en kötüler bile, iyi ve cömert olmaktaydılar. Bu târihte, Erlik, kötülük sembolüdür. O, bu gün torba içinde hediyeler getirirdi. Çocuklar da onu ararlardı. Onlar, şarkılarla dolaşırlar, tekerlemeler söylerlerdi. (Türkçe “kolyad” sözü, kelimesi kelimesine şöyle çevriliyor: “mutluluk, saadet dileme”…)
31 Aralık 2014 Çarşamba, 00:32 at 00:32
Hepimiz için sağlık,huzur ve umut dolu bir yıl olsun Başak’cım.Kocamannn öpüyorum seni
31 Aralık 2014 Çarşamba, 09:03 at 09:03
telaşesiz, her anının keyifle yaşandığı mutlu bir yıl dilerim sana ve yutmiye…
31 Aralık 2014 Çarşamba, 11:33 at 11:33
Teşekkürler Başak, inşallah temennin hepimiz için gerçekleşir.
31 Aralık 2014 Çarşamba, 12:59 at 12:59
Nice gözel yıllarınız ola, Nice yollarınız…