MAVİ KUTU
Yerin üç kat altındaki odaların pencere aralıklarından çocuksuz oyun bahçelerine bakıp, yapraklarını dökmüş ağaç dallarına uzanamamanın hüzünlü izleyişleri. Kimbilir bahar geldiğinde nasıl olacak buralar. Görmek ister miyim, bilmiyorum. Ruhların ve bedenlerin dinlendiği kayıp odalar.
Sahi gerçek ne? Gün boyu kendimizden bile esirgediğimiz uykularımız ve beslediğimiz boşluklar mı? Biri çıkar bir odadan, herkesin gözlerinin içine delercesine bakıp. “Bugün ilk günüm, sevgiyle kucaklıyorum tüm yürekleri.” der, çıldıracak gibi oluyorum, diyemez.
Bir ses arar yarı aydınlık koridorların sessizliği. Odalarına çekilmiş uykuların kokusunu içine çeke çeke kıvrıldığı mutfak köşelerinin gündüz muhabbetlerini. Saat yedidir, saat sekizdir, saat beştir. Saat yine sekizdir. Gece yarısıdır, uyku tutmaz.
Herkesin günaydınları, iyi günleri, afiyet olsunları, bugün nasılsınızları, hoş sohbetleri vardır. Bir de mavi kutuları. İsimler yankılanır koridorda. İlaç vakti gelmiştir, herkes bilir bunu. Elinde su şişesi, yolunu tutar mavi kutulara doğru.
Kendini izleyişlerin içindeki sessizliliğin dayanılmaz sancısı. Buruk acıların gökyüzünde gezen yıldızları. Tecrübelerimizin farkındalıklarını kim nasıl ifade edebilir ki? Doğalarımızın bize yabancılıkları üç kat ötesinde bir hayat bulabilir mi? Sahi gerçek nerede?
Kimi günlerce, kimi aylarca süren terkedilişin öyküleri. Hiç biri diğeri değildir. Hiç biri ardına bakmaz. Var olan o andır, sadece o an. Umarsızlık bir cellattır boyunlarda. Uçurumlar ve zirveler arasında nedenlerin nasılların cevabı yoktur. Zar tutsan da düşeş gelmez asla.
Gün ağarır. Gün kararır. Güneş doğar, batışı görülmez yastık altlarında. Sanki cephelerde sürgün bir askerin çığlıklarıdır, delercesine kulakları. Yanıbaşımızda oysa. Mavi kutulara adım adım. Önümüz kaybolmak, arkamız dinginlik.
Arkam önüm sağım solum sobe, saklanmayan ebe. Gösteriye hazır olanlar mı yoksa kalanlar mı daha şanslı içerde… Yepyeni bir geleceğin mum ışığı düşleri belki. Aydınlıkla yarı karanlık arası geliş gidişlerin nefes darlığı.
Yıllarca sirk gösterisinde ipin üzerinde yürüyen bir adamın öyküsü.
“Bugün son demiş” karısına. O gün sonu olmuş.
Öykü teknesi 1 Mayıs 2011
06 Temmuz 2014 Pazar, 21:35 at 21:35
Ağır ağır inilen asma bir hüzün merdiveni sanki… Yazarını tebrik ederim, paylaşım için teşekkürler Başakcım.