400mt Engelli…
“Ben bu kulaklara göre ağız değilim.”
Nietzche
“Anlamak için dinlemeyi bilmek gerek,
dinlemek içinse duymak yetmez”
(*)
Sabahın 4’ünde uykum kaçtı. Önce Küba’daki ressama bir hanımın sorduğu soru geldi aklıma, sonra bizim sitenin yöneticisi, ardından 2 ay önce birine verdiğim bir mektup, yan komşum, bir rakı masası filan derken… Bir anda patlayıverdi içimde bir cümle sabah ezanı gibi; artık kimse kimseyi dinlemiyor. Hadi her zamanki gibi istisnalar kaideyi bozmaz diyeyim de o istisnalara haksızlık olmasın. Siyaset meydanını aklıma bile getirmiyorum zira orada istisna bile kalmadı artık -bence-…
İşte tam da bu yüzden, artık konuşasım da yok pek. Ancak teke tek dost sohbetlerinde… o da karşımdaki dinleyebilen bir dostumsa, değilse dinlemeye devam 🙂 Bu da demek oluyor ki -sanki az yazıyormuşum gibi- artık daha çok yazacağım galiba :).
Konuşmak artık benim için resmen 400mt engelli koşmak gibi. Eğer show yeteğiniz yoksa sizi ancak ne zaman dinliyorlar biliyor musunuz?; ya sizinle bir işleri varsa ya da birşeyi merak ediyorlarsa… Onda bile cümlen bitmeden önüne çıkan engelleri yeterince zıplayarak aşman ve hızını kaybetmeden hedefe ulaşman lazım yoksa yandın… 😀
İyi de be kardeşim ben de 5000mt koşucusuyum EL İNSAF !
(*) Bu sözün sahibini bilmiyorum. Bir yerde okuyup aklımda kalan bir cümle değilse benimdir.
05 Aralık 2013 Perşembe, 13:20 at 13:20
Gözlerimiz açık olduğu içindir biraz da 🙂 Onları kapatmak ve dinlemek gerek bazen… Bir de anlamayı istemek belki… Aklına, yüreğine, ellerine sağlık…
05 Aralık 2013 Perşembe, 15:03 at 15:03
Küba’da ressama ne sormuştu o hanım ki? Benimde aklıma o takıldı:)
05 Aralık 2013 Perşembe, 18:13 at 18:13
Hocam Küba’daki ressamın hikayesi için önce alttaki linke bakarsanız, devamını peşinden geliyor;
https://www.yutmografim.com/kubada-28-turk/
Bu ziyaret sırasında gruptan bir hanım arkadaş, ressama bu atölye çalışmalarına katılıp, daha sonra ünlü olmuş bir ressam olup olmadığını sordu. Ressam da bilmiyorum dedi. Sonra o hanım arkadaş bu seferde atölyeden çıkan çocukların güzel sanatları seçip seçmediğini sordu. Ressam ona da bilmiyorum yanıtını verdi ve devam etti; biz burada yalnızca güzel vakit geçirip, hayata, insana, doğaya ve sanata dair paylaşımlarda bulunuyoruz hepsi bu.
Soruyu soran hanım arkadaşın suratına baktığımda kocaman bir soru işareti gördüm. Sanırım ressam için önemli olan paylaşım, diğeri içinse başarıydı…
05 Aralık 2013 Perşembe, 16:12 at 16:12
Başak..
Son bir iki günüm yoğun değildi. Senin son yazılarını (Meksika-Mardin) okudum.. Notlar aldım , fotoğraflarına(bir kaçını özellikle sormam gerekiyor),baktık arkadaşlarımla..çok da sevdik.. Bunun bir kısmını burada paylaşayım diyordum ki yeni yazını gördüm.. Sevdiğim bir arkadaşımın öğrettiği bir ifade ;’HAYIRDIR ? Başak neden kızgın köşe yazarları gibi yazmış..’ ı anlamak için mükerrer okudum…
Sabahın 4’ünde insanı uyandıran duygu ve düşünce çok net ifade edilmiş.. tebrikler ve sevgiler
05 Aralık 2013 Perşembe, 16:41 at 16:41
durgun suya bir taş düşer
su uyanır,
kurbağalar kaçışır.
tan ağarmadan usuma bir laf düşer,
usum uyanır,
düşünceler üşüşür
Yutmi kızar beni uyutmuyorlar diye
tutar Yutmoğraf’a fırlatır,
sözcükler etrafa saçılır
işte hepsi bu 🙂
05 Aralık 2013 Perşembe, 22:50 at 22:50
Bazen anlamak için, tekrar da gerek 🙂
Edirneli bir camcı, bir evin camlarını değiştirmek için, ikinci kattaki dairenin kapısını çalar. Evin hanımı kim olduğunu sorduğunda, cevap verir: Camcı bea!
Camcı içeriye alınır ve işine başlar. Evin hanımı da mutfağa geçer. Bir süre sonra, kapı zili yine çalar. Evin hanımı kim olduğunu sorduğunda, aynı cevap bir daha gelir: Camcı bea!
Evin hanımı kızar ve camcının zaten camı değiştirmekte olduğunu söyler.
Ama, kapıdaki cevap verir: Düştüm bea!
05 Aralık 2013 Perşembe, 23:12 at 23:12
“dün zekiydim dünyayı değiştirmek isterdim,
ama bugün akıllıyım, kendimi değiştiriyorum” (Mevlana) bea Zafer Hocam:))))
06 Aralık 2013 Cuma, 12:29 at 12:29
aynı anda farkedilmek istiyorken, bir de benzer çırpınışlar, isteyerek ya da istemeden, onlarca engel yaratıyoruz… neden….
06 Aralık 2013 Cuma, 12:45 at 12:45
Katılıyorum hem de yürekten…
Çok iyi biliyorum bu sorunu!..
Zira ben de tam anlamıyla dinlemeyi bilmeyenlerdenim…
Niye zor dinlemek?
Kimimiz 10, kimimiz 30, kimimiz 60 ve daha fazlayıldır sadece kendimizi dinlemekten bıkmadık mı acaba?
Biz mi varız bu dünyada yalnızca?
Karşındakini dinleyince daha bir güzel olacak dünya!.. düşüncesi çok mu ütopik bir yaklaşım?