Palyaço….
“rakı doldur! ” dedim, “eksilmesin! ”
ben bazen eksilirim biraz
aslında hepimiz eksilirmişiz biraz
bunu sonradan öğrendim
haydi sirtaki yapalım palyaço
rakı doldur, yine eksildik biraz !
kaç kişiyi öldürdüm düşlerimde
kaç kilo çekerdi yalnızlık
kaç kere ezildim altında
yaz yağmurlarının
belki de palyaçolar ağlardı pazartesi sabahları
her sirk geldiğinde ağlamaklı olurduk
hep ağlamaklı olurduk gülünecek halimize
kim sevmezdi çiçekleri filan
“ben sevmezdim” dedim, “yalan” dedi
bunu palyaço söyledi,
palyaço söyledi ben yazdım
yazdım, yazmasam ağlayacaktım
herkes ağlarmış biraz, ben de ağladım
sırf bu yüzden mi ağladım
alçaklık gibi bir şey oldu bu biraz
biraz birazdım her şeyden
dün biraz sinirlenmiştim mesela
yarın bir kadını seveceğim biraz
biraz biraz kör oldum bügünlerde
ama rakı kadehlerini boşaltmayın
eksilmesin hiçbir şey
hiçbir şeyden dahi olsa
kalsın biraz
umursamıyorum yılgınlığımı filan
çünkü sessizce yaşanmalı her şey
bir devrim sessizce olmalı mesela
ve her sözcüğüne inanmalı bir palyaçonun
bir palyaço neden yalan söylesin ki
ben palyaço olsaydım söylemezdim
marangoz olsaydım da söylemezdim
ben insan olsaydım yalan söylemezdim!
hem nereden çıkardınız palyaçonun yalnızlığını
kaç kilo çeker ki bir palyaço
hem neden yüzüme vuruyorsunuz
bir çirkin ördek yavrusu olduğumu
gocunmam ki ben, ben gocunmam
bir palyaço ne kara gocunmazsa
o kadar, o kadar gocunmam işte
rakı doldurun! eksilmesin
bitmedi, yazacağım daha
yazmazsam ağlayacağım çünkü
alçakça olacak biraz
hem biz o zaman kimdik ki, nerelere giderdik
her sokakta biraz daha eksilirdik
bilirdim, geceleri puslu puslu olurdu bazen
bazen birisi fısıldarmış gibi olurdu
“duyamadım”, derdim, “tekrar et! ”
sessizliğe bürünürdü o vakit her şey
sokaklar daha bir puslu
palyaçolar daha bir ağlamaklı olurdu
ve ben daha bir alçak olurdum
ağlardım biraz
hem sen kimsin, çekiştirme diyorum
hatta kuyruğuma basma diyorum
acıyor, tırmalarım,-
diyorum
kahrol, kahrol!
diyorum
geçen gün yüzüme rastladım bir ilan panosunda
korktum birden, kusacak gibi oldum
“olur öyle” dedi palyaço,
“herkes alçaktır biraz”
“otur ulan! ” dedim, bağırdım ona
ben bazen bağırırım biraz
“rakı doldur! ” dedim, “eksilmesin! ”
ben bazen eksilirim biraz
aslında hepimiz eksilirmişiz biraz
bunu sonradan öğrendim
ben aslında her şeyi sonradan öğrendim
herkes herkesi sonradan öğrenirmiş
bunu da sonradan öğrendim
örneğin;
geçen gün bir kadınla seviştim
biraz değil çok seviştim
ya işte öyle palyaço
diyorum ki,
bunu da yeni öğrendim
sevişmek de eksilmekmiş biraz
kim sevmezdi ki kuş ötüşlerini filan
“ben sevmezdim” dedim, “yalan”
dedi
bunu palyaço söyledi
palyaço söyledi, ben yazdım
yazmasam, alçak olacaktım
hem ben roman da yazdım biraz
bazen diyorum ki, palyaço,
sen olmasan ben ne yaparım
alçakça eksilirim belki biraz
her yağmur yağışında yerindibine girerim
hiçbir kadının kasıklarını öpemem belki
ya da unuturum sonradan öğrendiklerimi
biraz biraz anlıyorum ki,
yüzler eller, o terli vücutlar filan
her şey plastikmiş biraz
haydi sirtaki yapalım palyaço
rakı doldur, yine eksildik biraz
Turgut Uyar/Palyaço
20 Temmuz 2013 Cumartesi, 08:45 at 08:45
Siiri gorur gormez Dilaram geldi aklima, daha cok kucukken herkesin bayildigi palyacolari gorunce aglayip kacardi… Ve biz buyuduk, kirlendi dunya 🙁
22 Temmuz 2013 Pazartesi, 11:18 at 11:18
Zannettim ki… ve sonraki cümle “ben aslında her şeyi sonradan öğrendim”
Palyaço imgesinin ayrı bir yeri vardı, dünyamda… Hatırlattın:-)
22 Temmuz 2013 Pazartesi, 11:39 at 11:39
İçinde alkol olunca okuyamadım şiiri…;-))))
Hidayete erdim ya!..
22 Temmuz 2013 Pazartesi, 11:48 at 11:48
Şu eksilme konusuna taktım!..
Kafam karıştı!..
Örnek; bir etkinliği planlıyorsun uzunca bir süre. Heyecan sürekli artıyor, yani sen de artıyorsun. Sonra etkinlik doruk noktasına ulaşıp iniş başladığı anda bir eksiklik duyumsamaya başlıyorsun…
Ama yeni bir deneyimini artı hanene yazmış durumdasın… Artmışsın…
Bir yandan eksilirken bir yandan artmak…
Eksilen ne?
Artan ne?
Yaşamın çelişkisi bu mu acaba?!?!?!……..
22 Temmuz 2013 Pazartesi, 11:58 at 11:58
Rüştü Abi,
ben bayılıyorum çelişkilere 🙂
Bunun için okumayanlara tavsiye edeceğim bir kitap var;
Georges Politzer / Felsefenin temel ilkeleri / 5.Ders / Karşıtların savaşımı
22 Temmuz 2013 Pazartesi, 12:07 at 12:07
Bu şiiri kime yazmıştır acep?
Peşinde üç büyük şair olan kaç kadın?
Tomris’tir…Ama şu dizeyi ise, Edip Cansever yazmış:
“Tomris rakıyı çok severdi, bense onu…”
Bu da güzel bir seslendirme:
http://www.youtube.com/watch?v=AXHFYm5WUQw
Teşekkürler Başakcığım
23 Temmuz 2013 Salı, 14:04 at 14:04
Böyle yazıları okuyunca içmek geliyor oturup bir güzel alamak geliyor sorada şöyle rahatca ölmek geliyor. Erol.
03 Ağustos 2013 Cumartesi, 00:04 at 00:04
Bigün bir sinir hastalıkları uzmanına bir hasta gelir.
– Doktor der, hastayım, hayattan zevk alamıyorum. Açlar aklıma geliyor, yemek yiyemiyorum. Çıplaklar hatırıma geliyor, onlarla birlikte üşüyorum. Her cinayette kendimi suçlu buluyorum. Her katil bıçağının kabzasını sanki benim ellerim tutmuştur. Her atılan kurşun benim kalbime saplanıyor. Bütün bu toplumun suçları benim omuzlarıma yüklenmiş. Artık gülmesini unuttum.
Doktor, hastasını omuzundan tutar, pencerenin önüne getirir, perdeyi aralar, parmağıyla karşı duvardaki afişi gösterir. Bu afişte, bir sirk palyaçosunun reklamı vardır.
– Azizim der, şu palyaçoyu görüyor musun? Tavsiye ederim, her gece bu palyaçonun gösterilerine git. Bütün kederini, elemini, derdini unutursun. Gülmeyi, kahkahayı öğrenirsin. Hayattan yeni baştan zevk almaya başlarsın.
Hasta başını eğer,
– Doktor, der, işte o palyaço benim!
http://parsomen13.blogspot.com/2013/08/geriye-kalan-ne.html