20 Dakika
“Görenlerin göz ardı ettikleri şeyler, görmeyenlerin yakaladıklarıdır”
Sanırım 12-13 kişiydik. Galata Kulesini kesen sokaklardan birinde, bodrum katına inen merdivenin dar basamaklarından aşağı inerken neyle karşılaşacağımızın henüz farkında değildik. Merdivenlerin sonundaki mekan yarı karanlıktı. İçerideki zayıf ışık, üzerimizdeki beyaz renkleri fosforlu mor haline çevirmişti. Gözlerimiz ise parlak sarı-yeşil vampir gözüne dönmüştü. Birbirimize bakıp gülüşüyor, ne komik olduğumuza bakıyorduk. Mekanın yöneticisi olan bir beyefendi (Nuri Kaya) bizi karşıladı ve çantalarımızı, cep telefonlarımızı ve üzerimizde ışık saçan ne varsa bulunduğumuz bölümde bırakmamızı istedi bizden. Dediğini yaptık. Bulunduğumuz bu çok da geniş olmayan mekanın bir duvarında çıkış, bir duvarında da siyah bir perde vardı. Nuri Bey, öne geçerek, bize tek sıra olmamızı ve sağ elimizle önümüzdekinin sağ omuzunu tutmamızı söyledi. Dediğini yaptık. Önümüzdeki perdenin ardının karanlık olduğunu ve kesinlikle birbirimizi bırakmamamız gerektiğini söylediğinde biraz heyecanlanmıştım.
Önümde Murat Abi, arkamda Murat Abi’nin kızı Elif, sırayla perdeden içeri geçmeye başladık. Tam bir zifiri karanlık… Yürümemiz isteniyordu ama adım atamıyorduk. Ayaklarımızı sürümekle yürümek arası küçük adımlarla yavaş yavaş ilerliyorduk. Gözlerimi şimdiye kadar hiç açmadığım kadar kocaman açtığımı hissedebiliyordum. Sanki birazdan gözlerimiz karanlığa alışacak ve bir şeyler görebilecekmişiz gibi… Ama her yer simsiyahtı. Elif “gözlerim karanlığa alışır diye bekliyorum ama alışmıyor” dediğinde, benim yaşadığım tedirginliği onunda yaşadığını hissettim ve boşta kalan sol elimi Elif’in omzumdaki elinin üzerine koydum. Bir süre böylece yürüdüktük sonra, Nuri Bey, olduğumuz yerde durmamızı ve birbirimizi bırakmadan kendisini beklememizi söyledi. Sonra sırayla hepimizi bir masanın etrafında yer alan (dokunarak öyle olduğunu anlayabiliyorduk) sandalyelere yerleştirdi ve bize bu mekan hakkında bilgi vermeye başladı.
Bir perdeden geçerek, görmeyenlerin dünyasına girmiştik. Bize “Galata Diyalog Derneği”nin çalışmaları ve bu mekanda yapılan yemek, tiyatro, konser, söyleşi etkinleri hakkında bilgi veriliyordu. Bunları dinlerken hiç bir şey “görmüyorduk”…
20 Dakikalık bu deneyimi anlatabilmek mümkün müdür bilemiyorum. En azından denedim. Ama bu Dernek ve etkinlikleri hakkında bilgi edinmek ve karanlıkta yemek konusunda bir tanıtım videosu izlemek isterseniz size alttaki siteyi ziyaret etmenizi öneririm.
http://www.karanliktayemek.com/
Ayrıca yine bu İstanbul seyahatim sırasında tanıştığım avukat ve aynı zamanda müzisyen Kerim ve Selim Altınok kardeşlerin alttaki sitede yer alan örnek yaşam öyküleri de oldukça etkileyici.
29 Haziran 2011 Çarşamba, 11:43 at 11:43
Bunu duyduğumu hatırlıyorum… Muhteşem bir deneyim olmuştur…. ilk istanbul seyahatimde ben de bunu yaşamak istiyorum. Teşekkürler paylaşımın için.
29 Haziran 2011 Çarşamba, 17:03 at 17:03
Sevgili Basak,
Pariste boyle bir restoran oldugunu ve katilanlarin gormeyenlerin dunyasini anlayabilmeleri icin cok etkileyici bir deneyim yasadiklarini okumustum yillar once bir yerlerde.
Paylasimin icin cok tesekkurler,iyi tatiller.
29 Haziran 2011 Çarşamba, 17:09 at 17:09
Ellerine saglık Basak 🙂
Kır dizini de otur kız biraz,
gene nereye tıpışlıyorsun…
29 Haziran 2011 Çarşamba, 19:27 at 19:27
Başakçığım, yine kendine özgü letafetinle bu özel deneyimi aktardığın için teşekkürler. Aslında biz o karanlığa sadece bir göz kırptık. Selamlar
30 Haziran 2011 Perşembe, 00:17 at 00:17
o karanlığa bir göz kıpmak için TÜRKİYE GÖME ÖZÜRLÜLER KİTAPLIĞI na üye olunuz
30 Haziran 2011 Perşembe, 08:41 at 08:41
empati yapmak diye anlattığımız davranışı yaşayarak yapmışsınız bazen engellilere değil engelsiz yaşayanlara bile çok zalim davranışlar sergileyebiliyoruz. herkes bu deneyimi yaşamalı yaşamasa da en azından birkaç dakikalığına da olsa karanlıkta gözlerini sıkı sıkıya kapatıp düşünmeli.
sevgiler başakçığım, dostlukla kal, gülden
02 Temmuz 2011 Cumartesi, 22:08 at 22:08
Okurken tüylerim ürperdi. Küçük bir çocukken kendimce anlamaya çalışırdım görme engellilerin yaşamını… Gözlerimi sıkıca kapatır evde dolanmaya başlardım. Zaten bildiğim tanıdığım en güvenilir yerdi evimiz. Üstelik ne kadar sıkı kapatsam da gözlerimi asla zifiri karanlık olmazdı hissettiğim karanlık. Buna rağmen oraya buraya çarpardım. Hatta annem uydurulmuş bir çocuk oyunu oynuyorum zannederdi ve endişeyle azarlardı bir yerimi incitirim diye.
Yazıyı okurken kafamdan bu çocuk oyunu geçti. Yaşadığın deneyim beni hem meraklandırdı hem de heyecanlandırdı. İstanbula gittim bir haftasonu ben de deneyimlemek isterim. Hayata karanlıktan bakmak bakış açımı mutlaka değiştirecektir.
Teşekkürler Başak